hem okudum hem yazdım şiiri

Dolma sınırı kapasitesi ve hacmi kadardır. Dolmanın bir adım ötesi taşmaktır. Okumanın insandan taşan tarafı da yazmaktır. Okuduklarınızın hepsini hayata katamazsınız. Siz Vikipedi özgür ansiklopedi. " Otuz Beş Yaş ", Cahit Sıtkı Tarancı 'nın en tanınmış şiirlerinden biridir. Tarancı, 1946 yılında Cumhuriyet Halk Partisi 'nin düzenlediği yarışmada bu şiirle birincilik kazanmıştır. Otuz beş yaş şiiri otuz beş mısradan oluşmuştur. (5x7) 11’li hece ve ababa sarmal uyak örgüsü Hem okudum hemi yazdım Yalan dünya senden bezdim Dağlar koyağını gezdim, Yiten yavru bulunur mu El yazıya, el yazıya Duman çökmüş çöl yazıya Kurban olam, kurban olam Beşikte yatan kuzuya vay El veriyor el veriyor Orta da direk bel veriyor Döndüm baktım sağ yanıma, Mehmedim can veriyor vay Hem Okudum Hemi De Yazdım Yalan Dünya Senden Bezdim (Of) Dağlar Koyağını Gezdim Yiten Yavru Bulunur Mu. El Yazıya El Yazıya Duman Çökmüş Çöl Yazıya Kurban Olam Kurban Olam Beşikte Yatan Kuzuya Vay. El Veriyor El Veriyor Orta Direk Bel Veriyor Döndüm Baktım Sağ Yanıma Mehemmed’im Can Veriyor Vay Torununun dilinden bilinmeyenleriyle. Mehmet Akif. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy ’un torunu Selma Ersoy dedesi hakkında pek bilinmeyenleri anlattı. Ersoy “Akif; içinde yaşadığı toplumun unutulmuş, kendi kaderine terk edilmiş, kimsesiz ve sahipsiz insanlarını küresel güçlerin yok etmeye çalıştığı bir milletin Site De Rencontre Gratuit Pour Homme Celibataire. Hem Okudum Hemide Yazdım – Bağlama-Saz Türkü Notaları Hem okudum hemi de yazdım Yalan dünya senden bezdim Dağlar koyağını gezdim Yiten yavru bulunur mu Yavru yitmeye görsün birHem okudum hemi de yazdım Yalan dünya senden bezdim Dağlar koyağını gezdim Yiten yavru bulunur muYavru yitmeye görsün bir kez. Bulunmaz. Değil dağların koyağı, ırmakların kaynağı, yaylaların çimeni, ovaların çiçeği, hiç bir şey, hiç bir kişi geri getiremez onu. Ehh ana yüreği bu. Dayanması zor. Dağlara düşüp araması doğal; ne ki giden geri gelmez. Şundan ki, yiten candır. Alıp yerine koyamazsın. Nefesin sonu çıkmaya görsün boğazdan bir kez. Dönüşü olmaz. Ama, ağlamak, döğünmek, türkülere sığınmak da insanların kendi öykü olan olay, 1930’larda Çorum’un Osmancık ilçesinin Hacıhamza kasabasında geçer. Kasabada köklü bir aile yaşar o yıllarda. Bu ailenin de Mehmet Bey adlı bir oğlu vardı. Mehmet Bey, geniş omuzlu, kaytan bıyıklı, iri kıyım bir delikanlıdır. Çevresindekilere yaptığı iyiliklerden ötürü de herkesin saygısını, sevgisini kazanmıştır. Yeni evlendiği eşiyle de çok iyi anlaşmaktadır. Hele eşi ona nur topu bir oğlan çocuğu doğurduktan sonra da daha mutlu olmuştur. Bir çocuk ki gözleri yumuk yumuk. Uzun, upuzun saçlar, tombiş bilekler. Anası bir yanını kendine benzetiyor; babası bir yanını. Bak Mehmet diyor karısı “çenesi, kafa yapısı, ağzı sana benziyor, gerisi bana” Mehmet Bey “Ya parmakları” diyor. “Bak bak serçe parmaklarında eğrilik var. Tıpkı seninkiler gibi. Ama uzunluğu da bana benziyor parmakların”. Çocuk daha bir mutlu ediyor aileyi. Evin havası birden değişiyor. Gelenler, gidenler çoğalıyor. Dosta ahbaba teller çekiliyor. “Bir oğlumuz oldu” diye. Uzaktan mektuplarla kutlayanlar. Sözün özü; evde bir şenlik, bir şölen. “Aaaa… İzmir’den Nurettin Amcalardan tel geldi. Kutluyorlar. Bu da Adana’dan Niyaz’lerden geliyor. Bu tel de Çorum’dan, ama tebrik teli değil. Bak hele Mehmet neymiş? “Şey Hükümet teli bu. Bir iş için çağırıyorlar. Gitmek gerek. Hükümet işi ihmale gelmez. Tez zamanda gitmeli’ diyor Mehmet Bey. Vakit öğleyi geçkindir. Ama olsun Hükümetin çağrısı gecikmeye gelmez. Tez elden gitmeli. Varıp anlamalı işin aslını. Adamlarına seslenir. İki at eyerlemelerini söyler. Karısına da “İşim biter bitmez dönerim. Hem yavruma da ufak tefek bir şeyler alırım. Sana da giyecek gerekli. Elbiselerin bol geliyor üstüne. Gelen gidenimiz olur bu güne karşı ayıp olur. Bir kaç elbiselik alırım. Anamı da unutmamak gerek. İlk torunu kadının. Nasıl da yoruldu gebeliğinde senin. Meraklanmana gerek yok. Çorum ne çeker ki. Akşam Osmancık’a varırız. Sabahın erinde ordan çıksak, karanlık çökmeden tutarız Çorum’ Bey bir yandan bunları söylüyor; bir yandan da kucağına aldığı oğlunu seviyor. Kokluyor, öpüyor, bağrına basıyor. Bırakamıyor çocuğu kucağından. Ş aha kalkıyor, demeye kalmadan, silahlı iki kişi atlıyor yola. Saç-sakal birbirine karışmış, iki dağ adamı bunlar. Yolun dar boğazı. Yana yöne kaçacak yer yok. Ancak geri dönülebilir. Mehmet Bey de ona davranıyor. Ama, daha atını dönderir döndermez iki kişi de orada peydahlanıyor. “Canınızı seviyorsanız davranmayın. Kurşunu yersiniz yoksa. Boşaltın ceplerinizi, atlarınızı da bırakıp, koyulun yola” diye ünlüyorlar. Mehmet Bey bakıyor kaçış zor. Teslim olup, parasını silahını, atları vermek de işine gelmiyor. Gurur meselesi yapıyor. Bir anda atıyor kendini yere, silahına sarılıyor. Adamı da atıyor attan. Seyip kalan atlar, kişneyip tepiniyorlar. Aynı anda da kurşunlar vızılamaya başlıyor. Mehmet Bey bir ağacı siperlemiş kendine, basıyor tetiğe. Adamı da sol yanından ateşliyor silahını. Vuruşma epey sürüyor. Mehmet Bey’in de adamının da kurşunları azalıyor. Daha dikkatli kullanmak zorunda kalıyorlar kurşunlarını. Çok geçmeden onlarda bitiyor. Eşkıya azgın. Bir iki kez yine teslim çağrısını yapıp, basıyorlar kurşunu ardından. Mehmet Bey’den bir “Ah” sesi yükseliyor. Yığılıp kalıyor bir kenara. Adamı derseniz ağır yaralı yıkılıyor yere. Neden sonra ayıkıp bir bakıyor ki sağ yanında yatıyor Mehmet Bey. Cansız. Üstü başı kan içinde. Kendisi de yaralı. Cepleri boşaltılmış. Silahları da yok Hacıhamza kasabasına ulaşınca, anasını, karısını, hısım-akrabasını bir ağıt tutuyor. Kimi beşikte yatan üç günlük yavruya üzülüyor; kimi Mehmet Bey’in yiğitliğini dillendiriyor. Kişiliğini övüyor. Sonra tüm bu duygular, bir türküye dil oluyor. Hacıhamza kasabası da Osmancık ilçesi de dar geliyor Türküye. Yankılanıyor, Yaşar Özürküt Öyküleriyle Türküler 3 İstanbul, 2002 8Beğen0Beğenme HEM OKUDUM HEMİ DE YAZDIMHEM OKUDUM HEMİ DE YAZDIM YALAN DÜNYA SENDEN BEZDİM OF DAĞLAR KOYAĞINI GEZDİM YİTEN YAVRU BULUNUR MU VAYEL YAZIYA EL YAZIYA DUMAN ÇÖKMÜŞ ÇÖL YAZIYA KURBAN OLAM KURBAN OLAM BEŞİKTE YATAN KUZUYAEL VERİYOR EL VERİYOR ORTA DİREK BEL VERİYOR DÖNDÜM BAKTIM SAĞ YANIMA MEHEMMEDİM CAN VERİYORRitim 2/4 Yöre Çorum Kaynak Ali Ciyez-Muzaffer Sarısözen Seslendiren Emel TaşçıoğluEser bilgileri İnternet kaynaklıdır. Eser Hakları için MESAM kaynakları geçerlidir. Eserle ilgili düzenleme önerileriniz varsa lütfen yorumlarda belirtiniz. Hem Okudum Hem de Yazdım Kısa Özet Ahmet Şafak, *Hem Okudum Hem de Yazdım* ile kitapların izini takip ederek Türkiye’de üstü örtülü tartışmaların üzerine yıldır konuşulan ama bir sonuca varılamayan çelişkileri, kitapların şahitliğinde gözler önüne fikir dünyamızla ilgisini ortaya koyarken, bizi ayrıştıran zihinsel sökükleri hakikatin dilini kullanarak birleştiriyor. Namık Kemal’in, Halide Edip’in, Ziya Gökalp’in, Peyami Safa’nın, Mehmet Akif’in, Tevfik Fikret’in, Ahmet Mithat Efendi’nin, Nihal Atsız’ın, Yaşar Kemal’in, daha pek çok aydının eserleri üzerinden milli edebiyatımızın fikirle yolculuğunu yoldaş yaptığı çizgileriyle de oldukça değişik bir deneme ortaya koyuyor. Hem okudum hem de yazdım Yalan dünya senden bezdim aman Dağlar otağını gezdim Yiten yavru bulunur mu? El veriyor el veriyor Orta da direk bel veriyor aman Döndüm baktım sağ yanıma Mehmet’im can veriyor Bak şu işe bak şu işe Yandı yürek döndü köze aman Mehmet’imi bir top beze Saran dünya değil misin? FAVORİYE EKLE

hem okudum hem yazdım şiiri