hûd suresi 61 ayet fazileti

- Hud Suresi Fazileti ve Önemi Sûrede beş defa Hûd ismi geçtiği, özellikle 50-60. âyetlerde Arabistan halkından Âd kavmine gönderilmiş bir peygamber olan Hûd aleyhisselâmın hayatından ve putperest kavmine karşı verdiği mücadeleden bahsedildiği için bu isim verilmiştir. Hûd sûresinde , Hz. 60 Hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde bir lânetle izlendiler. Bilin ki, Âd kavmi, gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilin ki, Hud'un kavmi olan Âd, defolup gittiler. 61- Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir tanrınız daha yoktur. Site De Rencontre Gratuit Pour Homme Celibataire. Hud Suresi, Mekke döneminde inmiştir ve 123 ayettir. Sure, adını içinde söz konusu edilen Hûd peygamberden almıştır. Sure de başlıca tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve ceza konuları ele alınmakta ve bunlar bazı peygamberlerin kıssalarıyla desteklenmektedir. Hud Suresi Arapça - Türkçe okunuşu ve Hud Suresi meali, konusu ve fazileti Diyanet... - 1735 Güncelleme - 1735 ABONE OL Mushaftaki sıralamada on birinci, iniş sırasına göre elli ikinci sûredir. Yûnus sûresinden sonra, Yûsuf sûresinden önce Mekke döneminin son bir yılı içinde nâzil olmuştur. 12, 17 ve 114. âyetlerinin Medine’de indiği yolundaki görüş müfessirlerin çoğunluğunca kabul edilmemiştir İbn Âşûr, XI, 311; Reşîd Rızâ, XII, 2; Ateş, IV, 291. Hud Suresi Arapça - Türkçe okunuşu ve Hud Suresi meali, konusu ve fazileti Diyanet... HUD SURESİ KONUSU Hûd sûresi hem üslûp hem de içerik bakımından bir önceki Yûnus sûresiyle büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu sûrede de ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı, birliği, O’nun iradesinin peygamberleri aracılığıyla vahyedildiği gerçeği ve peygamberlik olgusunun gelmiş geçmiş toplumlardaki görünümü ele alınmakta, bazı peygamberlerin kıssalarına Yûnus sûresinde özet olarak, burada ise daha geniş bir şekilde yer verilmektedir. Nûh, Hûd, Sâlih, İbrâhim, Lût, Şuayb ve Mûsâ peygamberlerin kıssaları anlatılmakta; Kur’an’ın mûcize oluşu, öldükten sonra dirilme, hesap ve âhiret hayatıyla ilgili konulara yer verilmektedir. HUD SURESİ FAZİLETİ Hz. Peygamber, “Cuma günü Hûd sûresini okuyunuz” Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 17 buyurarak sûrenin faziletine, “Hûd sûresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı” meâlindeki hadisiyle de ağır sorumlulukları hatırlatan bir içeriğe işaret etmektedir. Hûd sûresinin kardeşleri aynı hadisin devamında “Vâkıa, Hâkka, Mürselât, Nebe’ ve Tekvîr” sûreleri olarak belirtilmiştir Tirmizî, “Tefsîr”, 57/3297; ayrıca bk. Şevkânî, II, 544; Kurtubî, XI, 1. Bu sûrelerde çok etkileyici bir üslûpla daha önceki peygamberlerin tevhid mücadelesinden kesitler verilmiş ve kıyamet sahnelerinin tasvir edilmiş olmasının Resûlullah’ı kendi sorumluluğu ve özellikle ümmetinin geleceği açısından derinden düşündürmüş olduğu SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU lam ra kitabün uhkimet ayatühu sümme füssılet mil ledün hakımin habır ta'büdu illellah innenı leküm minhü nezıruv ve beşır enistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yümettı'küm metaan hasenen ila ecelim müsemmev ve yü'ti külle zı fadlin fadleh ve in tevellev fe innı ehafü aleyküm azabe yevmin kebır merciuküm ve hüve ala külli şey'in kadır la ninehüm yesunu sudurahüm li yestahfu minh e la hıyne yestağşune siyabehüm ya'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun innehu alımüm bi zatis sudur ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya'lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabim mübın hüvellezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamiv ve kane arşühu alel mai li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb'usune mim ba'dil mevti le yekulennellezıne keferu in haza illa sıhrum mübın le in ehharna anhümül azabe ila ümmetim ma'dudetil le yekulünne ma yahbisüh e la yevme ye'tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun lein ezaknel insane minna rahmeten sümme neza'naha minh innehu leyeusün kefur lein ezaknahü na'mae ba'de darrae messethü le yekulenne zehebes seyyiatü annı innehu le ferihun fe hur saberu ve amilus salihat ülaike lehüm mağfiratüv ve ecrun kebır lealleke tarikum ba'da ma yuha ileyke ve daikum bihı sadruke ey yekulu lev la ünzile aleyhi kenzün ev cae meahu melek innema ente nezır vallahü ala külli şey'iv vekıl yekulunefterah kul fe'tu bi aşri süverim mislihı müfterayativ ved'u menisteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikıyn illem yestecıbu leküm fa'lemu ennema ünzile bi ılmillahi ve el la ilahe illa hu fe hel entüm müslimun kane yürıdül hayated dünya ve zıneteha nüveffi ileyhim a'malehüm fıha ve hüm fıha la yübhasun leyse lehüm fil ahırati illen nar ve habita ma saneu fıha ve batılüm ma kanu ya'm'lun fe men kane ala beyyinetim mir rabbihı ve yetluhü şahidüm minhü ve min kablihı kitabü musa imamev ve rahmeh ülaike yü'minune bih ve mey yekfür bihı minel ahzabi fen naru mev'ıdüh fe la tekü fı miryetim minhü innehül hakku mir rabbike ve lakinne ekseran nasi la yü'minun men azlemü mimmeniftera alellahi keziba ülaike yu'radune ala rabbihim ve yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim e la la'netüllahi alez zalimın yesuddune an sebılillahi ve yebğuneha ıveca ve hüm bil ahırati hüm kafirun lem yekunu mu'cizıne fil erdı ve ma kane lehüm min dunillahi min evliya' yüdaafü lehümül azabv ma kanu yestetıy'unes sem'a ve ma kanu yübsırun hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kanu yefterun cerame ennehüm fil ahırati hümül ahserun amenu ve amilus salihati ve ahbetu ila rabbihim ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun ferıkayni kel a'ma vel esammi vel baıyri ves semiy' hel yesteviyani mesela e fe la tezekkerun le kad erselna nuhan ila kamihı innı leküm nezırum mübın la ta'büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin elım kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma nerake illa beşeram mislena ve ma neraket tebeake ilellezıne hüm erazilüna bediyer ra'y ve ma nera leküm aleyna min fadlim bel nezunüküm kazibın 28. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı rahmetem min ındihı fe ummiyet aleyküm e nülzimükümuha ve entüm leha karihun ya kavmi la es'elüküm aleyhi mala in ecriye illa alellahi ve ma ene bi taridillezıne amenu innehüm mülaku rabbihim ve laninnı eraküm kavmen techelun ya kavmi mey yensurunı minellahi in taredtühüm e fela tezekkerun la ekulü leküm ındı hazinüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü innı meleküv ve la ekulü lillezıne tezderı a'yünüküm ley yü'tiyehümüllahü hayra allahü a'lemü bima fı enfüsihim innı izel le minez zalimın ya nuhu kad cadeltena fe ekserte cidalena fe'tina bima teıdüna in künte mines sadikıyn innema ye'tıküm bihillahü in şae ve ma entüm bi mu'cizın la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü ey yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun yekulunefterah kul inifteraytühu fe aleyye icramı ve ene birıüm mimma tücrimun uhıye ila nuhın ennehu ley yü'mine min kavmike illa men kad amene fe la tebteis bima kanu yef'alun fülke bi a'yünina ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun yasneul fülke ve küllema merra aleyhi meleüm min kavmihı sehıru minh kale in tesharu minna fe inna nesharu minküm kema tesharun sevfe ta'lemune mey ye'tıhi azabüy yuhzıhi ve yehıllü aleyhi azabüm mükıym iza cae emruna ve farat tennuru kulnahmil fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü ve men amen ve ma amene meahu illa kalıl kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbı le ğafurur rahıym hiye tecrı bihim fı mevcin kel cibali ve nada nuhunibnehu ve kane fı ma'ziliy ya büneyyerkem meana ve la teküm meal kafirın seavı ila cebeliy ya'sımünı minel ma' kale la asımel yevme min emrillahi illa mer rahım ve hale beynehümel mevcü fe kane minel muğrakıyn kıyle ya erdubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu'del lil kavmiz zalimın nada nuhur rabbehu fe kale rabbi innebnı min ehlı ve inne va'dekel hakku ve ente ahkemül hakimın ya nuhu innehu leyse min ehlik innehu amelün ğayru salihın fe la tes'elni ma leyse leke bihı ılm innı eızuke en ketune minel cahilın rabbi innı euzü bike en es'eleke ma leyse lı bihı ılm ve illa tağfirlı ve terhamnı eküm minel hasirın ya nuhuhbıt bi selamim minna ve berakatin aleyke ve ala ümemim mimmem meak ve ümemün senümettiuhüm sümme yemessühüm minna azabün elım min embail ğaybi nuhıyha ileyk ma künte ta'lemühü ente ve la kavmüke min kabli haza fasbirv innel akıbete lil müttekıyn ila adin ehahüm huda kale ya kavmı'büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh in entüm illa müfterun kavmi la es'elüküm aleyhi ecra in ecriye illa alellezı fetaranı e fe la ta'kılun ya kavmistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yürsilis semae aleyküm midrarav ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve la tetevellev mücrimın ya hudü ma ci'tena bi beyyinetiv ve ma nahnü bi tarikı alihetina an kavlike ve ma nahnü leke bi mü'minın nekulü illa'terake ba'du alilhetina bi su' kale innı üşhidüllahe veşhedu ennı berıüm mimma tüşrikun dunihı fekıdunı cemıan sümme la tünzırun tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihı ileyküm ve yestahlifü rabbı kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey'a inne rabbı ala külli şey'in hafıyz lemma cae emruna necceyna hudev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ncceynahüm min azabin ğalıyz tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli cebbarin anıd ütbiu fı hazihid dünya la'netev ve yevmel kıyameh e la inne aden keferu rabbehüm e la bu'del li adin kavmi hud ila semude ehahüm saliha kale ya kavmı'büdüllahe maleküm min ilahin ğayruh hüve enşeeküm minel erdı vesta'meraküm fıha festağfiruhü sümme tubu ileyh inne rabbı karıbüm mücıb ya salihu kad künte fına mercüvven kable haza etenhana en na'büde ma ya'büdü abaüna ve innena le fı şekkim mimma ted'una ileyhi mürıb ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı minhü rahmetem fe mey yensurunı minellahi in asaytühu fe ma tesıdunenı ğayra tahsır ya kavmi hazihı nakatüllahi leküm ayeten fezeruha te'kül fı erdıllahi ve la temessuha bi suin fe ye'huzeküm azabün karıb akaruha fe kale metetteu fı dariküm selasete eyyam zalike va'dün ğayru mekzub cae emruna necceyna salihav vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve min hızyi yevmiiz inne rabbeke hüvel kaviyyül azız ehazellezıne zalemüs sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın el lem yağnev fıha e la inne semude keferu rabbehüm e la bu'del li semud le kad cet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu selama kale selamün fe ma lebise en cae bi ıclin hanız raa eydiyehüm la tesılu ileyhi nekirahüm ve evcese minhüm hıyfeh kalu la tehaf inna ürsilna ila kavmi lut kaimetün fe dahıket fe beşşernaha bi ishaka ve miv verai ishaka ya'kub ya veyleta e elidü ve ene acuzüv ve haza ba'li şeyha inne haza le şey'ün acıb e ta'cebıne min emrillahi rahmetüllahi ve berakatühu aleykum ehlel beyv innehu hamıdüm mecıd zehebe an ibrahımer rav'u ve caethül büşra yücadilüna fı kavmi lut ibrahıme le halımün evvahüm münıb ibrahımü a'rıd an haza innehu kad cae emru rabbik ve innehüm atıhüm azabün ğayru merdud lemma caet rusülüna lutan sıe bihim ve daka bihim zer'av ve kale haza yevmün asıyb caehu kavmühu yühraune ileyhi ve min kablü kanu ya'melunes seyyiat kale ya kavmi haülai benatı hünne atheru leküm fettekullahe ve la tuhzuni fı dayfı e leyse minküm racülür raşıd le kad alimte ma lena fı benatike min hakk ve inneke le ta'lemü ma nurıd lev enne lı biküm kuvveten ev avı ila ruknin şedıd ya lutu inna rusülü rabbike ley yesılu ileyke fe esri bi ehlike bi kıd'ım minel leyli ve la yeltefit minküm ehadün illemraetek innehu müsıybüha ma esabehüm inne mev'ıdehümüs subh e leyses bi karıb cae emruna cealna aliyeha safileha ve emtarna aleyha hıcaratem min siccılim mendud ınde rabbik ve ma hiye minez zalimıne bi beıyd ila medyene ehahüm şüayba kale ya kavmı'büdüllahe maleküm min ilahin ğayruhv ve la tenkusul mikyale vel mızane innı eraküm bi hayriv ve innı ehafü aleyküm azabe yevmim mühıyt ya kavmi evfül mikyale vel mızane bil kıstı ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta'sev fil erdı müfsidın hayrul leküm in küntüm mü'minın ve ma ene aleyküm bi hafıyz ya şüaybü e salatüke te'müruke en netruke ma ya'büdü abaüna ev en nef'ale fı emvalina ma neşa' inneke le entel halımür raşıd ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve razekanı minhü rizkan hasena ve ma ürıdü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in ürıdü illel ıslaha mesteta't ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb ya kavmi la yecrimenneküm şikakıy ey yüsıybeküm mislü ma esabe kavme nuhın ev kavme hudin ev kavme salıh ve ma kavmü lutım minküm bi beıyd rabbeküm sümme tubu ileyh inne rabbı rahıymüv vedud ya şüaybü ma nefkahü kesıram mimma tekulü ve inna le nerake fına daıyfa ve lev la rahtuke le racemnake ve ma ente aleyna bi aziz ya kami erahtıy eazzü aleyküm minellha vettehaztümuhü veaeküm zıhriyya inne rabbı bi ma ta'melune mühıyt ya kavmı'melu ala mekanetiküm innı amil sevfe ta'lemune mey ye'tıhi azabüy yuhzıhi ve men hüve kazib vertekıbu innı meaküm rakıyb lemma cae emruna necceyna şüaybev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ehazetillezıne zalemus sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın lem yağnev fıha ela bu'del li medyene kema beıdet semud le kad erselna musa bi ayatina ve sültanim mübın fir'avne ve meleihı fettebeu emra fir'avn ve ma emru fir'avne bi raşıd kavmehu yevmel kıyameti fe evradehümün nar ve bi'sel virdül mevrud ütbiu fı hazihı la'netev ve yevmel kıyameh bi'ser rifdül merfud min embail kur nekussuhu aleyke minha kaimüv ve hasıyd ma zalemnahüm ve lakin zalemu enfüsehüm fe ma ağnet anhüm alihetühümülteı yed'une min dunillahi min şey'il lemma cae meru rabbik ve ma zaduhüm ğayra tetbıb kezalike ahzü rabbike iza ehazel kura ve hiye zalimeh inne ahzehu elimün şedıd fı zalike le ayetel li men hafe azabel ahırah zalike yevmim meşhud ma nüehhıruhu illa li ecelim ma'dud ye'ti la tekellemü nefsün illa bi iznih fe minhüm şekıyyüv ve seıyd emmellezıne şeku fe fin nari lehüm fıha zefıruv ve şehiyk fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük inne rabbeke fe'alül lima yürıd emmellezıne süıdu fe fil cenneti halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz la tekü fı miryetim mimma ya'büdü haüla' ma ya'büdune illa kema ya'büdü abaühüm min kabl ve inna le müveffuhüm nesıybehüm ğayra menkus le kad ateyna musel kitabe fahtülife fıh ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudiye beynehüm ve innehüm le fı şekkim minhü mürıb inne külül lemma leyüveffiyennehüm rabbüke a'malehüm innehu bima ya'melune habır kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta'melune besıyr la terkenu ilellezıne zalemu fe temessekümün naru ve maleküm min dunillahi min evliyae sümme la tünsarun ekımıs salate tarafeyin nehari ve zülefem minel leylv innel hasenati yüzhibnes seyyiat zalike zikra liz zakirın fe innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın lev la kane minel kuruni min kabliküm ülu bekıyyetiy yenhevne anil fesadi fil erdı illa kalılem mimmen enceyna minhüm vettebeallezıne zalemu ma ütrifu fıhi ve kanu mücrimın ma kane rubbüke li yühlikel kura bi zulmiv ve ehlüha muslihun lev şae rabbüke le cealen nase ümmetev vahıdetev ve la yezalune muhtelifın mer rahıme rabbük ve li zalike halekahüm ve temmet kelimetü rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ve nasi ecmeıyn küllen nekussu aleyke mir embair rusüli ma nüsebbitü bihı füadek e caeke fı hazihil hakku ve emv'ızatü ve zikra lil mü'minın kul lillezıne la yü'minuna'melu ala mekanetiküm inna amilun inna müntezırun lillahi ğaybüs semavati vel erdı ve ileyhi yürceul emru küllühu fa'büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta'melun HUD SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU HUD SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU DEVAMI İÇİN TIKLAYIN HUD SURESİ MEALİ Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaElif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi bulunan ve her şeyden hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem eksiksiz, sağlam ve açık kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. De ki "Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim." ﴾1-2﴿ Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye ömrünüzün sonuna kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum. ﴾3﴿ Dönüşünüz ancak Allah'adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾4﴿ İyi bilin ki onlar, O'ndan gizlenmek için, kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla bilendir. ﴾5﴿ Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a âit olmasın. Her birinin dünyada duracakları yeri de, öldükten sonra emaneten konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta Levh-i Mahfuz'da yazılı dır. ﴾6﴿ O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde altı evrede yaratandır. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz" desen, inkarcılar "Mutlaka bu apaçık bir büyüdür" derler. ﴾7﴿ Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka "Onu ne alıkoyuyor?" derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur. ﴾8﴿ Eğer insana tarafımızdan bir rahmet nimet tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir. ﴾9﴿ Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, "Kötülükler benden gitti" diyecektir. Çünkü o şımarık ve böbürlenen biridir. ﴾10﴿ Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. ﴾11﴿ Ey Muhammed! Belki de sen, müşriklerin "Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!" demelerinden dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını gözardı edeceksin ve o yüzden göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir. ﴾12﴿ Yoksa "onu Kur'an'ı uydurdu" mu diyorlar? De ki "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah'tan başka gücünüzün yettiklerini de yardıma çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin." ﴾13﴿ Eğer size bu konuda cevap veremedilerse, bilin ki o Kur'an ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz? ﴾14﴿ Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. ﴾15﴿ İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. Dünyada yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir. ﴾16﴿ Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit Kur'an ve bir de ondan Kur'an'dan önce bir önder ve bir rahmet olarak indirilmiş olan Mûsâ'nın kitabı Tevrat desteklemektedir. İşte bunlar ona Kur'an'a inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından bildirilmiş gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar. ﴾17﴿ Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, "Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır" diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah'ın lâneti zalimler üzerinedir. ﴾18﴿ Onlar halkı Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkâr edenlerin ta kendileridir. ﴾19﴿ Onlar yeryüzünde Allah'ı âciz bırakabilecek değillerdir. Onların Allah'tan başka sığınabilecekleri bir yardımcıları da yoktur. Azap onlar için kat kat artırılacaktır. Çünkü onlar gerçekleri işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de görmüyorlardı. ﴾20﴿ İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp kaybolup gitmiştir. ﴾21﴿ Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. ﴾22﴿ İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾23﴿ Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz? ﴾24﴿ Andolsun, biz Nûh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." ﴾25﴿ "Allah'tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum." ﴾26﴿ Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, "Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz" dediler. ﴾27﴿ Nûh dedi ki "Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?" ﴾28﴿ "Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah'a âittir. Ben o iman edenleri teklifinize uyarak kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum." ﴾29﴿ "Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah'tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?" ﴾30﴿ Size ben, "Allah'ın hazineleri yanımdadır", demiyorum; gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, "Allah onlara asla hiçbir hayır vermez" de diyemem. Allah onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum. ﴾31﴿ Dediler ki "Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir." ﴾32﴿ Nûh dedi ki "Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz Allah'ı âciz bırakamazsınız." ﴾33﴿ Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O'na döndürüleceksiniz. ﴾34﴿ Ey Muhammed! Yoksa "Onu Kur'an'ı kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki "Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana âittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım." ﴾35﴿ Nûh'a vahyolundu ki "Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O halde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme." ﴾36﴿ "Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır." ﴾37﴿ Nûh gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki "Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz." ﴾38﴿ Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız. ﴾39﴿ Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca sular coşup taşınca Nûh'a dedik ki "Her cins canlıdan erkekli dişili birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle." Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti. ﴾40﴿ Nûh, "Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." dedi. ﴾41﴿ Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, "Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma" diye seslendi. ﴾42﴿ O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi. Nûh, "Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, onun azabından korunacak hiç kimse yoktur" dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu. ﴾43﴿ "Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu" denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî'ye oturdu ve "Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun!" denildi. ﴾44﴿ Nûh Rabbine seslenip şöyle dedi "Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va'din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin." ﴾45﴿ Allah, "Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim" dedi. ﴾46﴿ Nûh, "Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum" dedi. ﴾47﴿ Ona denildi ki "Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle gemiden in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları dünyada yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak." ﴾48﴿ İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanların olacaktır. ﴾49﴿ Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u gönderdik. Hûd şöyle dedi "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Ondan başka sizin hiçbir ilahınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz." ﴾50﴿ "Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?" ﴾51﴿ "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin." ﴾52﴿ Dediler ki "Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz." ﴾53﴿ Biz sadece şunu söyleriz "Seni, ilahlarımızdan biri fena çarpmış." Hûd dedi ki "İşte ben Allah'ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah'ı bırakıp da O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın." ﴾54-55﴿ "İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Yer-yüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." ﴾56﴿ "Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim dilerse sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz ona bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir." ﴾57﴿ Helâk emrimiz gelince, Hûd'u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık. ﴾58﴿ İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Onun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular! ﴾59﴿ Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. Yine biliniz ki Hûd'un kavmi Âd Allah'ın rahmetinden uzaklaştı. ﴾60﴿ Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik. Dedi ki "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yok. O sizi yeryüzünden topraktan yarattı ve sizi oranın imarında görevli ve buna donanımlı kıldı. Öyle ise ondan bağışlanma dileyin; sonra da ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir. ﴾61﴿ Onlar şöyle dediler "Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz." ﴾62﴿ Salih dedi ki "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet peygamberlik vermişse ona karşı geldiğim takdirde beni Allah'dan kim koruyabilir? Demek ki zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz." ﴾63﴿ "Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah'ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar." ﴾64﴿ Derken onu kestiler. Salih dedi ki "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. Sonra helak olacaksınız. İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir." ﴾65﴿ Helâk emrimiz geldiğinde Salih'i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾66﴿ Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. ﴾67﴿ Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. Yine biliniz ki Semûd kavmi Allah'ın rahmetinden uzaklaştı. ﴾68﴿ Andolsun, elçilerimiz melekler, İbrahim'e müjde getirip "Selâm sana!" dediler. O, "Size de selâm" dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi. ﴾69﴿ Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki "Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik." ﴾70﴿ İbrahim'in karısı ayakta idi. Bu sözleri duyunca güldü. Ona da İshak'ı müjdeledik; İshak'ın arkasından da Yakûb'u. ﴾71﴿ Karısı, "Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey!" dedi. ﴾72﴿ Melekler, "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketi size olsun ey peygamber ocağının ev halkı! Şüphesiz O övülmeye layıktır, şanı yücedir." dediler. ﴾73﴿ İbrahim'in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim elçilerimizle tartışmaya başladı. ﴾74﴿ Çünkü İbrahim çok içli ve Allah'a yönelen bir kimseydi. ﴾75﴿ Elçilerimiz, "Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir" dediler. ﴾76﴿ Elçilerimiz Lût'a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve "Bu çok zor bir gün" dedi. ﴾77﴿ Kavmi, konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût dedi ki "Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlarla nikahlanmanız sizin için daha temizdir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?" ﴾78﴿ Onlar, "İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun" dediler. ﴾79﴿ Lût da "Keşke size karşı koyacak bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim" dedi. ﴾80﴿ Konukları şöyle dedi "Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. Onu bırak. Çünkü onların kavminin başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!" ﴾81﴿ Azap emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir. ﴾82-83﴿ Medyen halkına da kardeşleri Şu'ayb'ı peygamber gönderdik. O şöyle dedi "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum." ﴾84﴿ "Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." ﴾85﴿ "Eğer inanan kimselerseniz Allah'ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim." ﴾86﴿ Dediler ki "Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın." ﴾87﴿ Şu'ayb şöyle dedi "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse!... Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince sizi düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona yöneliyorum." ﴾88﴿ "Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. Ve unutmayın ki Lût kavmi sizden uzak değildir." ﴾89﴿ "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir." ﴾90﴿ Dediler ki "Ey Şu'ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin." ﴾91﴿ Şu'ayb şöyle dedi "Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah'tan daha itibarlı mı ki, O'na sırt çevirdiniz. Şüphesiz Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır." ﴾92﴿ "Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de elimden geleni yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum." ﴾93﴿ Azap emrimiz gelince, Şu'ayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında dizüstü çökekaldılar. ﴾94﴿ Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Allah'ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı. ﴾95﴿ Andolsun, biz Mûsâ'yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gönderdik de ileri gelenler Firavun'un emrine uydular. Halbuki Firavun'un emri doğru değildi. ﴾96-97﴿ Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası! ﴾98﴿ Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek! ﴾99﴿ Ey Muhammed! Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de. ﴾100﴿ Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların sadece ziyanlarını artırdı. ﴾101﴿ Zulme sapmış memleketlerin halkını yakaladığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! Şüphesiz onun yakalaması can yakıcı ve şiddetlidir. ﴾102﴿ Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların hesap ve ceza için toplanacakları bir gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür. ﴾103﴿ Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz. ﴾104﴿ O gün geldiği zaman Allah'ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz cehennemlik olanlar da vardır, mutlu cennetlik olanlar da. ﴾105﴿ Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. ﴾106﴿ Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır. ﴾107﴿ Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir. ﴾108﴿ Ey Muhammed! Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara azaptan paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz. ﴾109﴿ Andolsun, biz Mûsâ'ya Kitab'ı Tevrat'ı vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da müşrikler de o Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler. ﴾110﴿ Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. ﴾111﴿ Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür. ﴾112﴿ Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. ﴾113﴿ Ey Muhammed! Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. ﴾114﴿ Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi etmez. ﴾115﴿ Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler insanları yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular. ﴾116﴿ Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez. ﴾117﴿ Rabbin dileseydi insanları aynı inanca bağlı tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan suçlularla dolduracağım" sözü kesinleşti. ﴾118-119﴿ Ey Muhammed! Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü'minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir. ﴾120﴿ İman etmeyenlere de ki "Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız." ﴾121﴿ "Bekleyin, biz de bekleyeceğiz." ﴾122﴿ Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur. Bütün işler ona döndürülür. Öyle ise ona kulluk et ve ona tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir. ﴾123﴿ ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio وَٱسْتَغْفِرُوا۟ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوٓا۟ إِلَيْهِ ۚ إِنَّ رَبِّى رَحِيمٌ وَدُودٌ Vestagfirû rabbekum summe tûbû ileyhileyhi, inne rabbî rahîmun vedûdvedûdun. “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” Türkçesi Kökü Arapçası ve bağışlanma dileyin غ ف ر وَاسْتَغْفِرُوا Rabbinizden ر ب ب رَبَّكُمْ sonra ثُمَّ tevbe edin ت و ب تُوبُوا O’na إِلَيْهِ gerçekten إِنَّ benim Rabbim ر ب ب رَبِّي çok rahmet edendir ر ح م رَحِيمٌ çok sevendir و د د وَدُودٌ Diyanet İşleri Başkanlığı “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” Diyanet Vakfı Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O´na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir, müminleri çok sever. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra pişmanlık duyup O´na yönelin. Şüphe yok ki, Rabbim çok esirgeyici ve sevgi doludur.» dedi. Elmalılı Hamdi Yazır Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O´na tevbe ile yönelin. Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir. Ali Fikri Yavuz Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra, günahlardan tevbe edip ona sığının. Gerçekten benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevgilidir.” Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Rabbınıza istiğfar edin sonra ona tevbe ile rücu´ edin, şüphe yok ki rabbim rahîmdir, veduddur Fizilal-il Kuran Soydaşlarım, Rabbinizden af dileyiniz, sonra O´na yöneliniz. Hiç şüphesiz Rabbim kullarına karşı merhametlidir, sevecendir. Hasan Basri Çantay Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra Ona tevbe ile rücû edin. Çünkü Rabbim çok esirgeyendir, mü´minleri çok sevendir». İbni Kesir Rabbınızdan mağfiret dileyin, sonra da tevbe edin O´na. Doğrusu benim Rabbım, Rahim´dir, Vedud´dur. Ömer Nasuhi Bilmen Ve Rabbinizden medet dileyiniz. Sonra O´na tevbe ediniz. Şüphe yok, benim Rabbim merhametlidir, çok muhîbdir.» Tefhim-ul Kuran Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O´na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, sevendir.» وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُّجِيبٌ Ve ilâ semûde ehâhum sâlihâsâlihan, kâle yâ kavmi'budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, huve enşeekum minel ardı vesta'marakum fîhâ festagfirûhu summe tûbû ileyhi, inne rabbî karîbun mucîbmucîbun. ve ilâ semûde ve Semud'a ehâ-hum onların kardeşi sâlihan Salih kâle dedi yâ kavmi ey kavmim ı'budû allâhe Allah'a kul olun mâ lekum sizin için yoktur min den ilâhin ilâh gayru-hu ondan başka huve o enşee-kum sizi yarattı min el ardı arzdan, yerden ve ista'mere-kum ve size imar ettirdi, mamur hale getirtti veya size ömür verdi fî-hâ orada fe istâgfirû-hu artık ondan mağfiret isteyin resûlün, mürşidin önünde tövbe edin summe sonra tûbû tövbe edin ileyhi ona inne muhakkak rabbî Rabbim karîbun yakın mucîbun icabet edendir Abdulbaki Gölpınarlı Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i göndermiştik. Ey kavmim demişti, Allah'a kulluk edin, ondan başka bir mabudunuz yok. Sizi yeryüzünden yaratıp meydana getirdi ve orayı îmâra memûr etti sizi; artık ondan yarlıganma dileyin, sonra da tövbe edin ona. Şüphe yok ki Rabbim, yakındır, duâları kabul eder. Abdullah Parlıyan Semûd toplumuna da, kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik de onlara “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka gerçek ilahınız yoktur. Sizi topraktan yaratıp geliştiren ve yeryüzünde sizin yaşamanızı veya orayı bayındır hale getirmenizi sağlayan O'dur. O halde O'ndan bağışlanmanızı dileyin de, O'na yönelip tevbe edin. Şüphesiz ki, benim Rabbim kendisine yönelen herkese, her zaman yakınlık gösterir ve dualarına cevap verir.” Adem Uğur Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden topraktan yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakındır, dualarını kabul edendir. Ahmed Hulusi Semud'a kardeşleri Sâlih'i irsâl ettik. . . Dedi ki "Ey halkım. . . Allâh'a kulluk etmekte olduğunuzun farkındalığına erin! Tanrınız olamaz, sadece "HÛ"! Sizi arzdan meydana getirdi "HÛ"; ve sizinle mamûr etti orayı. . . O hâlde O'ndan mağfiret dileyin ve O'na tövbe edin. . . Muhakkak ki benim Rabbim, Kariyb'dir yakın, Muciyb'dir icabet eden. " Ahmet Tekin Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderdik. Sâlih'Ey kavmim, Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Sizin ondan başka tanrınız yoktur. Sizi yerdeki topraktan meydana getirdi. Sizin yeryüzünde yerleşmenizi, yaşamanızı sağladı. O halde işlediğiniz günahlardan ve Allah’a ortak koşmanızdan dolayı O’ndan bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileyin. Sonra isyandan, günah işlemekten vazgeçerek tevbe edip O’na itaate yönelin. Rabbim kullarına yakındır, dualarını kabul eder.' dedi. Ahmet Varol Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Şöyle dedi 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden yarattı ve size orada ömür sürdürdü. [6] Şu halde O'ndan bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim yakındır, duaları kabul edendir. Ali Bulaç Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden topraktan yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, duaları kabul edendir." Ali Fikri Yavuz Semûd kavmine de soyca kardeşleri sâlih’i gönderdik. onlara de ki “- Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. Sizin ondan başka hiç bir ilâhınız yoktur. Sizi topraktan o yarattı ve sizi orada imar yapmaya ömür sürmeye memur etti. O halde, ondan mağfiret isteyin. Sonra tevbe edip ona yönelin. Muhakkak ki Rabbim, müminlere rahmetiyle yakındır, duaları kabul edicidir.” Ali Ünal Semûd kavmine ise rasûl olarak kendi içlerinden kardeşleri Salih’i gönderdik. O da, şu tebliğde bulundu “Ey benim halkım! Allah’a ibadet edin; sizin için O’ndan başka ilâh yoktur. Siz meydanda yokken O, yer menşe’li gıdalarla vücudunuzu inşa etti ve sizin yeryüzünde ömür sürüp, orayı imar etmenizi irade buyurdu. Şu halde, şimdiye kadarki günahlarınız için O’ndan bağışlanma dileyip, sonra da bütün kalbinizle O’na yönelin. Şurası bir gerçek ki Rabbim, kullarına çok yakındır; onların istek ve dualarına muhakkak cevap verendir.” Bayraktar Bayraklı Semûd toplumuna da kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah'a kulluk ediniz. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Sizi topraktan yaratan ve sizi orada yaşatan O'dur. O halde ondan af dileyiniz; sonra da O'na tövbe ediniz. Çünkü Rabbim, kullarına yakındır; duaları kabul edendir.” Bekir Sadak Semud milletine kardesleri Salih'i gonderdik. Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan baska tanriniz yoktur; sizi yeryuzunde yaratip orayi imar etmenizi dileyen O'dur. Oyleyse O'ndan magfiret dileyin, sonra da O'na tevbe edin. Dogrusu Rabbim size yakÙn ve dualarÙ kabul edendir» dedi. Celal Yıldırım Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik. Ey kavmim,» dedi, Allah'a tapın, sizin O'ndan başka tanrılarınız yoktur. Sizi yerden topraktan yetiştirip meydana getiren ve sizin bir ömür geçirip orayı bayındır hale getirmenizi dileyen O'dur. O halde O'ndan bağışlanmanızı dileyin de O'na yönelip tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim çok yakındır ve duaları, tevbe ve istiğfarları kabul edendir.» Cemal Külünkoğlu Semud kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik. Salih onlara “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O'dur sizi yerden topraktan yaratan ve oranın imarında görevli kılan. Af dileyin O'ndan, sonra da O'na tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim kullarına çok yakındır, dualarını kabul edendir.” Diyanet İşleri eski Semud milletine kardeşleri Salih'i gönderdik. 'Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan başka tanrınız yoktur; sizi yeryüzünde yaratıp orayı imar etmenizi dileyen O'dur. Öyleyse O'ndan mağfiret dileyin, sonra da O'na tevbe edin. Doğrusu Rabbim size yakın ve duaları kabul edendir' dedi. Diyanet Vakfi Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden topraktan yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakındır, dualarını kabul edendir. Edip Yüksel Semud’a da kardeşleri Salih’i… Dedi ki “Ey halkım, ALLAH’a hizmet edin, O’ndan başka tanrı yoktur. Sizi yerden çıkarıp yaratan, sizi oraya yerleştiren O’dur. Öyleyse O’ndan bağışlanma dileyin ve sonra O’na yönelin. Kuşkusuz Efendim Yakındır, Yanıtlayandır.” Elmalılı Hamdi Yazır Semûda da kardeşleri Sâlihi gönderdik, dedi ey kavmim! Allaha kulluk edin sizin ondan başka bir ilâhınız daha yok, sizi Arzdan o neş'et ettirdi ve onda ı'mar ve omrana sizi o ıkdar ve me'mur etti, onun için onun mağrifetini isteyin, sonra ona tevbe ile müracaat edin her halde rabbınız, yakındır, mücibdir Erhan Aktaş Semud halkına da kardeşleri Salih’i gönderdik. Ey halkım “Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.” dedi. Sizi yer yüzünde meydana getiren ve sizi orayı imar etmekle görevli kılan O’dur. Öyleyse O’ndan bağışlanma dileyin. Sonra O’na tövbe ile yönelin. Rabb’im, Çok Yakın’dır, İsteklere Cevap Veren’dir. Gültekin Onan Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki "Ey kavmim, Tanrı'ya ibadet edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden topraktan yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim rabbim, yakın olandır, duaları kabul edendir." Hakkı Yılmaz 61,62 Semûd'a da kardeşleri Sâlih'i elçi gönderdik. O, dedi ki “Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilâh yok. O, sizi yeryüzünden oluşturan ve size orada ömür geçirtendir. Artık O'ndan bağışlanma isteyin. Sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim çok yakındır, yakarışlara cevap verendir.” Dediler ki “Ey Sâlih! Sen, bundan önce, aramızda, aranan/ümit beslenen bir kişiydin. Şimdi kalkmış, atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmemizi mi yasaklıyorsun? Ve hiç şüphesiz biz, bizi çağırdığın şey hakkında kafaları karıştıran bir kuşku içindeyiz.” Harun Yıldırım Semud’a da kardeşleri Salih’i... Dedi ki “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. O, sizi yerden yaratıp sizi orada bir ömür boyu yaşattı. O halde O’ndan mağfiret dileyin. Sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim yakındır, kabul edendir.” Hasan Basri Çantay Semuud'a biraderleri Saalih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. O, sizi toprakdan meydana getirdi, sizi orada ömür geçirmiye yahud i'maara me'mur etdi. O halde Ondan mağfiret isteyin, sonra Ona tevbe edin hep Ona dönün. Şübhesiz ki Rabbim in rahmeti çok yakındır; O, duaları da kabul edendir». Hayrat Neşriyat Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki 'Ey kavmim! Allah’a ibâdet edin; sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, sizi yerden topraktan yarattı ve sizin orayı i'mâr etmenizi ve orada ömür sürmenizi istedi; öyle ise O’ndan mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe edin! Şübhesiz ki Rabbim, Karîb kullarına pek yakındır, Mücîbduâlarına mutlaka cevab verendir.' İbni Kesir Semud'a da kardeşleri Salih'i, Ey kavmim; Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O'dur sizi yeryüzünden yaratıp orayı i'mar etmenizi isteyen. Mağfiret dileyin O'ndan, sonra da tevbe edin. Şüphesiz Rabbım, size yakındır, kabul edendir, dedi. İskender Evrenosoğlu Ve Semud kavmine, onların kardeşi Salih şöyle dedi “Ey kavmim! Allah'a kul olun. Sizin için O'ndan başka ilâh yoktur. Sizi arzdan yaratan ve orada, size imar ettiren O'dur. Öyleyse O'ndan mağfiret isteyin. Sonra O'na tövbe edin Allah'a yönelin. Benim Rabbim muhakkak ki yakındır, dualara icabet edendir.” Kadri Çelik Semud kavmine kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah'a ibadet edin. O'ndan başka ilâhınız yoktur. Sizi yerden yaratıp orayı imar etmenizi dileyen de O'dur. Öyleyse O'ndan mağfiret dileyin ve O'na yönelin. Doğrusu Rabbim kullarına yakın ve duaları kabul edendir” dedi. Mehmet Ali Eroğlu Üstelik Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. O şöyle demiştir Doğrudan Allah'a kulluk edin Ey kavmim. O'ndan başka mabudunuz yoktur. Halk edip yeryüzünde meydana getiren O'dur. Sizi kıldı orada, ömür sürenler. Uzatmayın öyleyse, bağışlanma dileyin., Sonra O'na tövbe edin sizler Doğrusu benim Rabbim yakın olandır. Edilen duaları kabul edendir. Mehmet Okuyan Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i göndermiştik. “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin! Sizin için O’ndan başka ilah yoktur. O sizi yerden topraktan yaratmış ve sizi orada yaşatmıştı. O’ndan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tevbe edin! Şüphesiz ki Rabbim kullarına yakındır; dualarına karşılık verendir.” demişti. Muhammed Celal Şems Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i gönderdik. O dedi ki “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin, O’ndan başka bir İlâhınız yoktur. Sizi yerden kaldırıp, yüce mertebeye yükselten ve sizi orada yerleştiren, O’dur. Onun için, O’ndan bağışlanmayı dileyin ve tevbe ederek O’na yönelin. Şüphesiz Rabbim yakındır, duaları kabul edendir.” Muhammed Esed Semud toplumuna da soydaşları Salih'i gönderdik.Salih onlara "Ey kavmim! Yalnızca Allah'a kulluk edin!" dedi, "Çünkü sizin O'ndan başka tanrınız yok. Sizi topraktan yaratıp geliştiren, orayı bayındır kılmanızı sağlayan O'dur. Bunun içindir ki, artık günahlarınızdan ötürü Rabbinizden bağışlanma dileyin ve sonra da tevbe ve pişmanlık içinde O'na yönelin, çünkü, benim Rabbim, Kendisine yönelen herkese her zaman yakınlık gösterir, dualara cevap verir!" Mustafa Çevik 60-61 Semûd kavmine de soydaşları Salih’i peygamber olarak gönderdik, Salih de kavmine, “Ey kavmim! Allah’ı layıkıyla tanıyın ve O’nun davet ettiği yaratılış sebebiniz olan hayat nizamına uyun ki yalnız O’na kulluk etmiş olasınız. En doğru yol budur, sizin Allah’tan başka gerçek ilahınız yoktur. Sizi topraktan yaratıp sayısız nimetler bahşederek yaşatan O’dur, bunları düşünüp şirk ve küfürden tevbe ederek Allah’a yönelin. Rabbimiz olan Allah, tevbe edip bağışlanma dileyerek davetine iman edip, imanlarının gereklerini yerine getirenlere karşı çok merhametli, şefkatli, bağışlayıcıdır ve O bize şah damarımızdan daha yakındır.” Mustafa İslamoğlu Semud'a ise soydaşları Salih'i gönderdik. "Ey kavmim!" dedi, "Yalnızca Allah'a kulluk edin; zira sizin ondan başka kulluk edeceğiniz bir ilah yoktur. Sizi topraktan inşa eden ve size orayı imar etme yeteneği bahşeden O'dur. O halde O'ndan günahlarınız için af dileyin ve artık bilincinizi yenileyerek O'na yönelin; çünkü benim Rabbim kendisine dönene çok yakındır, duaları kabul eden tek mercidir. Ömer Nasuhi Bilmen Semûd'a da kardeşleri olan Sâlih peygamber gönderilmiştir. Dedi ki Ey kavmim! Allah Teâlâ'ya ibadet ediniz. Sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Sizi yerden o icad etti ve sizi orada o yaşattı. Artık O'ndan mağfiret dileyiniz, sonra O'na tevbe ediniz. Şüphe yok ki, benim Rabbim yakındır, icabet edicidir.» Ömer Öngüt Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. O sizi topraktan yarattı ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret dileyin, sonra da O'na tevbe edin. Doğrusu Rabbim size çok yakındır ve duâları kabul edendir. ” Şaban Piriş Semûd’a kardeşleri Salih’i gönderdik. -Ey halkım, Allah’a kulluk ediniz. Sizin, O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Sizi yeryüzünde meydana getiren ve sizin orayı imar etmenizi dileyen O’dur. O halde O’ndan af dileyin. Sonra da O’na yönelin. Kuşkusuz Rabbim, yakındır, dedi. Sadık Türkmen VE SEMUD’A, kardeşleri Salih’i gönderdik; “Ey kavmim!” dedi. “Allah’a kulluk edin. Sizin için, O’ndan başka hiçbir İlâh yoktur. Sizi topraktan/yerden var etti/inşa etti ve sizi orada, Dünyayı imar etmeye memur kılarak yaşatan da O’dur. O’ndan bağışlanma dileyin. Sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır sizi görür, işitir, bilir; dualara cevap verendir.” Seyyid Kutub Semudoğulları'na da kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik. Salih dedi ki; ''Soydaşlarım, sadece Allah'a kulluk sununuz, O'ndan başka bir ilahınız yoktur. Sizi topraktan yaratan ve yeryüzüne yerleştirerek burayı kalkındırmakla görevlendiren O'dur. O'ndan af dileyiniz, O'na yöneliniz. Çünkü Allah, kullarına yakındır ve dileklerin kabul edicisidir. Suat Yıldırım Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i elçi olarak gönderdik. "Ey benim halkım!" dedi, "Yalnız Allah’a ibadet edin, çünkü sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Sizi topraktan yetiştirip yaratan, sizi orada yaşatan O’dur. O halde O’ndan mağfiret dileyin, yine O’na dönün, tövbe Rabbim kullarına çok yakın ve onların tövbe ve dualarını kabul edendir." Süleyman Ateş Semûdkavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşâ eden ve orada yaşatan O'dur; O'ndan mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin! Çünkü Rabbim yakındır, du'âları kabul edendir." Süleymaniye Vakfı Semûd’a da soydaşları Salih’i elçi gönderdik. “Ey halkım!” dedi; “Allah’a kul olun; sizin başka ilahınız yoktur. Sizi bu toprakta yapılandıran ve burada barındıran O’dur. Öyleyse O’ndan bağışlanma dileyin sonra da O’na yönelin. Çünkü benim Rabbim herkese yakındır; isteklere cevap verir.” Tefhim-ul Kuran Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden topraktan yarattı ve onda sizi ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, duaları kabul edendir.» Ümit Şimşek Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. O da 'Ey kavmim, Allah'a kulluk edin,' dedi. 'Ondan başka tanrınız yoktur. Sizi topraktan yaratan ve onda yaşatan Odur. Ondan af dileyin ve Ona dönün. Şüphesiz ki Rabbim kullarına yakındır; onların dualarına cevap verir.' Yaşar Nuri Öztürk Semûd'a da kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Sizi topraktan oluşturan ve size orada ömür geçirten O'dur. Artık O'ndan af dileyin, O'na dönün. Rabbim Karîb'dir, bize çok yakındır; Mucîb'dir, bize cevap verir." En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiYeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a bağlı olmasın. Ayrıca O, her canlının bulunduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekanı bilir. Bütün bunlar apaçık bir kitapta yer almış Okuyan Kur’an Meal-TefsirYeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı yalnızca Allah'a ait olmasın.* Allah onun durduğu ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir.* Bunların hepsi apaçık bir Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiYeryüzünde hiçbir yaratık yoktur ki rızkı ALLAH tarafından garanti edilmesin. Onların konaklarını ve uğrak yerlerini bilir. Tüm bunlar apaçık bir kitaptadır.*Yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O, onun karar kıldığı yeri ve geçici durduğu yeri bilir.* Bunların tamamı apaçık bir Kitap'tadır.*Süleymaniye Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiYerde hareketli tek bir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın. Allah, onun yerleştiği yeri de geçici olarak bulunduğu yeri* de bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitapta kayıtlı olur*.Ali Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekYeryüzünde, geçimi Allah'a bağlı olmayan hiçbir yaratık yoktur. Onun yerleşim yerini de geçici yerini de bilir. Tümü, Apaçık Kitap'ta İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anYeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızık açısından Allah'a bağımlı olmasın. Zira O, her canlının konup eğleşeceği yeri de göçüp yerleşeceği yeri de iyi bilir Bütün bunlar kesin ve net bir yazılım ve yasayla kayıt altına Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiYerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Herşey, apaçık bir Kitap' Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıYeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar yerleşik yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. Bunların Tümü apaçık bir kitapta yazılı sadeleştirilmiş Yerde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir debelenen yoktur; O, onların duracakları yeri de, emanet edildikleri yeri de bilir. Onların hepsi açık bir Esed Kur'an MesajıVe yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allaha bağlı olmasın; ayrıca O, her canlının yeryüzünde yaşama süresini de, ölümden sonra yerleşip kalacağı yeri de bilmektedir Bütün bunlar apaçık bir kitapta yer almış İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiYeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Her birinin dünyada duracakları yeri de, öldükten sonra emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta Levh-i Mahfuz'da yazılı Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiYerde hiç bir debelenen de yoktur ki rızkı Allaha aid olmasın, o onun karar ettiği yeri de bilir, emanet bulunduğu yeri de, hepsi açık bir kitabdadırSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiYeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Allah onun durduğu ve emanet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir hiç bir canlı yoktur ki rızkı Tanrı'ya ait olmasın. Onun karar yerleşik yerini de, geçici bulunduğu yeri de bilir. Bunların Tümü apaçık bir kitapta yazılı Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimYerde yürüyen hiç bir canlı haaric olmamak üzere rızıklar Allahın üstünedir. Onların duracak yerlerini de, emanet edilen yerlerini de O bilir. Bunların hepsi ve bütün halleri o apaçık yürüyen hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onların durup dinlenecek ve saklanacak yerlerini de O bilir. Hepsi apaçık Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıYeryüzünde hareket eden her canlının rızkı Allah'a aittir. Onun yerleştiği yeri de ayrıldığı yeri de bilir. Hepsi açıklanmış bir Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiYeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki onun rızkı Allah'a ait olmasın. Allah her canlının hayatını geçirdiği yeri de, öleceği yeri de bilir. Bütün bunlar apaçık bir Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüYeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun yaşam gıdası rızkı Allah'a ait olmasın! Bilir onun karar kılacağı hali de sonunu ve geçici olarak yaşamakta olduğunu da... Hepsi apaçık bir BİLGİdir!Edip Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiYeryüzündeki hiç bir yaratık yoktur ki rızkı ALLAH tarafından garanti edilmesin. Onların konaklarını ve uğrak yerlerini bilir. Tüm bunlar apaçık bir Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anYeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O, onun karar kıldığı yeri ve geçici durduğu yeri bilir.* Bunların tamamı apaçık bir Kitap'tadır.*Rashad Khalifa The Final TestamentThere is not a creature on earth whose provision is not guaranteed by GOD. And He knows its course and its final destiny. All are recorded in a profound Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationAnd there is not a creature on the earth but on God is its provision. And He knows where it dwells and where it hides. All is in a clear Quran A Reformist TranslationThere is not a creature on earth except that its provision is due from God. He knows their habitat and their depository. All is in a clear record. Meal Ayet Arapça وَاِلٰى ثَمُودَ اَخَاهُمْ صَالِحًاۢ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ هُوَ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ ف۪يهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِۜ اِنَّ رَبّ۪ي قَر۪يبٌ مُج۪يبٌ Türkçe Okunuşu * Ve-ilâ śemûde eḣâhum sâlihâanc kâle yâkavmi-’budûAllâhe mâ lekum min ilâhin ġayruhus huve enşeekum mine-l-ardi vesta’merakum fîhâ festaġfirûhu śümme tûbû ileyhic inne rabbî karîbun mucîbun 1. Ömer Çelik Meali Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin için O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O, sizi topraktan yarattı ve sizin yeryüzünde ömür sürüp, orayı îmâr etmenizi istedi. O halde O’ndan bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakındır; onların istek ve dualarına muhakkak cevap verir.” 2. Diyanet Vakfı Meali Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden topraktan yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakındır, dualarını kabul edendir. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Semud milletine kardeşleri Salih'i gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan başka tanrınız yoktur; sizi yeryüzünde yaratıp orayı imar etmenizi dileyen O'dur. Öyleyse O'ndan mağfiret dileyin, sonra da O'na tevbe edin. Doğrusu Rabbim size yakın ve duaları kabul edendir" dedi. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden topraktan yarattı ve sizi oranın imarında görevli ve buna donanımlı kıldı. Öyle ise O’ndan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir tanrınız daha yoktur. Sizi topraktan O meydana getirdi. Sizi orada ömür sürmeye O memur etti. Bu sebepten O'nun mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır, dualarınızı kabul eder." 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Semûda da kardeşleri Sâlihi gönderdik, dedi ey kavmim! Allaha kulluk edin sizin ondan başka bir ilâhınız daha yok, sizi Arzdan o neş'et ettirdi ve onda ı'mar ve omrana sizi o ıkdar ve me'mur etti, onun için onun mağrifetini isteyin, sonra ona tevbe ile müracaat edin her halde rabbınız, yakındır, mücibdir 7. Hasan Basri Çantay Meali Semuud'a biraderleri Saalih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. O, sizi toprakdan meydana getirdi, sizi orada ömür geçirmiye yahud i'maara me'mur etdi. O halde Ondan mağfiret isteyin, sonra Ona tevbe edin hep Ona dönün. Şübhesiz ki Rabbim in rahmeti çok yakındır; O, duaları da kabul edendir». 8. Hayrat Neşriyat Meali Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah'a ibâdet edin; sizin için O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, sizi yerden topraktan yarattı ve sizin orayı i'mâr etmenizi ve orada ömür sürmenizi istedi; öyle ise O'ndan mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin! Şübhesiz ki Rabbim, Karîb kullarına pek yakındır, Mücîbduâlarına mutlaka cevab verendir.” 9. Ali Fikri Yavuz Meali Semûd kavmine de soyca kardeşleri sâlih'i gönderdik. onlara de ki “- Ey kavmim! Allah'a ibadet edin. Sizin ondan başka hiç bir ilâhınız yoktur. Sizi topraktan o yarattı ve sizi orada imar yapmaya ömür sürmeye memur etti. O halde, ondan mağfiret isteyin. Sonra tevbe edip ona yönelin. Muhakkak ki Rabbim, müminlere rahmetiyle yakındır, duaları kabul edicidir.” 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Semûd'a da kardeşleri olan Sâlih peygamber gönderilmiştir. Dedi ki Ey kavmim! Allah Teâlâ'ya ibadet ediniz. Sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Sizi yerden o icad etti ve sizi orada o yaşattı. Artık O'ndan mağfiret dileyiniz, sonra O'na tevbe ediniz. Şüphe yok ki, benim Rabbim yakındır, icabet edicidir.» 11. Ümit Şimşek Meali Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. O da “Ey kavmim, Allah'a kulluk edin,” dedi. “Ondan başka tanrınız yoktur. Sizi topraktan yaratan ve onda yaşatan Odur. Ondan af dileyin ve Ona dönün. Şüphesiz ki Rabbim kullarına yakındır; onların dualarına cevap verir.” 12. Yusuf Ali English Meali To the Thamud People We sent Salih, one of their own brethren. He said "O my people! Worship Allah. ye have no other god but Him. It is He Who hath produced you from the earth and settled you therein then ask forgiveness of Him, and turn to Him in repentance for my Lord is always near, ready to answer." Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Hûd Sûresi 61. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.

hûd suresi 61 ayet fazileti