hoca camide vaaz veriyormuş fıkrası
Hava da cok sıcak olduğundan hem kendisi hem eseği kan ter içinde kalırlar. Hoca odunları indirir, yerleştirir. Karısına: - Hatun, eşek cok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir. Karısıda o gün yorgun olduğundan: - Efendi, benim işim var, sen yemleyiver, der. Hoca sıcaktan iyice bunalmış vaziyette kendini minderin
BilenlerBilmeyenlere Anlatsın Nasreddin hoca bir gün akşehirde camide vaaz vermek için kürsüye çıkıp: -Ey cemaat bugün size ne söyleyeceğimi biliyormusunuz.Diye sormuş.Camideki topluluk: -Bilmeyiz demişler.bunun üzerine hoca: -Siz bilmeyince bensize ne söyliyeyim.diyerek kürsüden
Camidevaaz verirken yol yapılırsa köyümüzün Harbiye gibi fisk ü fücur (günah işleme) yeri olacağını, okul yapılırsa çocuklarımızın gavurlaşacağını söyledi. Biz de onun için böyle bir mazbata hazırlayarak verdik.. Kürt Hoca, Antakya’nın baş belası olan meşhur yobazlardandı.
Nasrettin Hoca Fıkrası. EŞEĞE TERS BİNMEK. Nasreddin Hoca bir gün yabancı bir köyde misafir olur. Cuma günü O'nu kürsüye çıkartırlar. Güzel bir vaaz verir. Herkez pek memnun kalır. Camiden çıkınca Hoca'nın eşeğini getirirler. Köylülerin hepsi ona hizmet etmek için adeta yarışırlar. Hoca eşeğine binerken biraz
Hocam senin vaaz-u nasihatından çok etkilendim. Senin yerin yurdun nerede ismin nedir seni nasıl bulurum. İsmini dahi bilmiyorum. demiş Abid hoca da: Elindeki 99 luk tesbihi salla; "deli hoca deli hoca neredeysen gel " diye beni çağır ben gelirim.. demiş Bu kişi haftalar sonra köyde bahçe sulamaya gitmiş.
Site De Rencontre Gratuit Pour Homme Celibataire. Selçuk YAŞAR/İSTANBULOluşturulma Tarihi Ekim 10, 2005 1022Küçükçekmece’deki Colony Alışveriş Merkezi’nde sohbet toplantısına katılan Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, eşler arasındaki cinsel ilişkinin büyük sevap olduğunu belirterek, konuyla ilgili yatak odası fıkrası anlattı. Beyaz’ın fıkrası vatandaşları güldürürken, sohbet sırasında zaman zaman sözlü tartışmalar da Beyaz’ın anlattığı fıkra şöyleHocanın biri camide eşler arasındaki cinsel ilişkinin çok büyük sevap olduğu ile ilgili vaaz veriyormuş. Cinsel ilişkiyi kadının istemesi durumunda kocanın cihadda bir gavur öldürmüş kadar sevap kazanacağını söylemiş. Vaazın ardından evine giden adam, eşine hocanın vaazını anlatmış. Bir süre sonra kadın kocasına Gel de gavur öldürelim’ demiş. Bunlar yatağa girmişler. Bir süre sonra kadın kocasını uyandırarak Hadi bir gavur daha öldürelim’ demiş. Kadın sabaha karşı tekrar kocasını kaldırmış ve aynı şeyleri söylemiş. Yorgun olan adam karısına, Benim kurşunum tükendi. İşte top, işte tüfek. Sen doldur, sen öldür’ demiş.’
bloguna hoşgeldiniz ! Internetin en çok aranan fıkraları bu sitede... Çatlayana kadar gülmek mi istiyorsunuz? Arkadaşlarıma anlatabileceğim fıkralar öğrenmek istiyorum mu diyorsunuz? Fıkra repertuarına yeni fıkralar mı eklemek istiyorsunuz? İşte hepsi burada ve tek adreste...Ağustos 01 2010Cami HocasıEtiketler cami, HocasıBirgün hoca camide hanımlara vaaz veriyormuş . Kadının biri hocam ben bir mühendisle birlikte olursam cezası nedir , hoca cehennem demiş . Kadın tekrar ya bir doktorla beraber olursam ,Hoca yanıtlamış cehennem olur demiş . Kadın peki ya bir hocayla beraber olursam , hoca gözlüklerinin altından kadına bakarak ; seni gidi seni sen cennete gitmek istiyorsun galiba demiş …Adamın biri çok uzun yıllar yurt dışında kaldıktan sonra ülkeye dönüş evine gitmek üzere bir taksiye giderken yanında sigarası olmadığını farketmiş ve şoföre bir markette durmasını , sigara alacağını gide gide bir caminin önünde durmuş ve ” buyrun beyim, sigaranızı alın ” şaşırarak ” nasıl yani , burası cami ” ” beyim artık ticaret camilerde yapılıyor ” artan adam ” burası ibadet yeri değil miydi? Hocalar, imamlar nerede? Peki ibadet nerede yapılıyor? ” diye sorma gafletinde ” beyim ibadet üniversitelerde ” diye cevap ” profesörler, doçentler nerede? Eğitim, öğretim nerede yapılıyor? ” sakin sakin ” beyim eğitim hapishanelerde ” diye cevap panik halinde ” ya hapishanedeki hırsızlar, düzenbazlar nerede? ” deyince , şoför cevap vermiş ” beyim onların hepsi şimdi mecliste ” ….Of’lu Hoca Cuma namazında içki içenleri azarlıyordu Paranızı sokağa atıyorsunuz. Kazanan kim? Meyhanecinin. En güzel araba? Meyhanecinin. Bu paraları veren kim ? Sizin gibi kafasızlar. Aradan 2 hafta geçer, Temel koşarak hocanın yanına gelip ellerine sarılarak ’Allah razı olsun hocam’’der Senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu. Hoca memnun Aferin, içkiyi bırakmanın mükafatını ahirette de göreceksin oğlum. Temel düzeltir İçkiyi bırakmadım hocam, meyhane açtım !…Bektaşi Cuma’ya gitmiş. Hoca konuşuyor Şarap içenler öbür tarafta her türlü ceza görecek. Şarap içmeyenler her türlü sefayı sürecek. Hatta her birinin emrine 40 huri verilecek. Huriler şöyle güzel, böyle hoş olacak. Şarap içenlerinse içtikleri her şişe şarap sırat köprüsünden geçerken boyunlarına asılacak! Bektaşi dayanamayıp seslenmiş Hoca efendi, şişeler dolu mu olacak boş mu ? Hoca gürlemiş Bre zındık sen dolu şişelerle öbür tarafı meyhane mi sanırsın ? Bektaşi boynunu büküp itiraz etmiş İyi ama hocam,’’adam başı kırk huri’’ile ya sen öbür tarafı ne yaptığının farkındamısın ? !…
Yüzlerce sözü ve fıkrası olan Nasreddin Hoca fıkraları arasında en bilinenleri, ’Ya tutarsa?’’ günümüzde birçok olayda örnek gösteriliyor. Sadece bu değil Nasreddin Hoca’nın fıkraları, hayatın her alanında adeta yol gösteriyor… İŞTE EN KOMİK NASRETTİN HOCA FIKRALARIYa Tutarsa! Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış. Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış. O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla – Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş. Hoca gülümseyerek – Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş. Adam, Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak – Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?, demiş. Hoca gülümsemesini hiç bozmadan – Peki ama ya tutarsa, demiş. Parayı Veren Düdüğü Çalar Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. “Hoca, bana düdük al!” demiş biri. “Bana da, bana da!” demiş bir diğeri. Diğerleri de sırayla – Ben de düdük isterim! – Bir tane de bana!, demişler. İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca’ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş. Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş. Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış – Hani bizim düdüğümüz? Nasrettin Hoca gülerek, – Parayı veren düdüğü çalar, demiş. Vasiyet Etmiş Nasreddin Hoca bir gün evde otururlarken karısına – Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş. Karısı şaşırmış – Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş. Hoca ciddi bir şekilde – Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak. O zaman ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş. Gönlüm Buna Razı Olmadı Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine binmiş. Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler – Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?, diye sormuşlar. Hoca – Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş. Onu Kendisi Sanmış Nasreddin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca – Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi?, diye sormuş. Adamcağız çok şaşırmış – Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun?, demiş. Nasreddin Hoca – Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, demiş. Bugün Ayın Kaçı Nasreddin Hoca bir gün bir işi için Konya’ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca’yı durdurmuş – Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş. Hoca – Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş. Hamam Bahşişi Nasreddin Hoca bir gün hamama gitmiş. Ancak içeri girdiğinde kimse onunla ilgilenmemiş, havlu vermemiş, kese yapmamış ve çıkarken “iyi günler” dememiş. Buna rağmen Hoca ona uzatılan bahşiş kutusuna yüklüce bir bahşiş bırakmış. Bir sonraki hafta tekrar hamama giden Hoca, içeri girer girmez herkes başına toplanmış, ikramlar, havlular ve oldukça fazla ilgiyle karşılanmış. Çıkarken de ona uzatılan bahşiş kutusuna hiç bahşiş bırakmamış. Hamamcı şaşkın bir şekilde – Hoca bu ilgi bu alakaya bu kadar mı bahşiş bırakılır, demiş. Nasreddin Hoca hemen gülerek – Bu geçen haftanın bahşişiydi. Bu haftanın bahşişini zaten geçen hafta vermiştim, diyerek güzel bir cevap vermiş. Birinin Anası Ağlayacak Nasreddin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde – Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam ağlayacak, demiş. Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş düşünüyormuş – Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş. Nasreddin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı – Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş. – Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin anası ağlayacak. Ben Küçük Yangınlara Karışmam Murat Ağa Nasreddin Hoca’nın yaşadığı kasabanın en zenginlerinden biriymiş. Ağa hem aklı ve zekası sayesinde zengin olduğunu düşünür, hep kendiyle övünürmüş. İşine geldiğinde Hoca’ya danışır, işine geldiğinde ise onu dinlemezmiş. Sadece cuma günleri camiye gelirmiş. Murat Ağa’nın üç katlı, kocaman bahçeli ve çok lüks bir evi varmış. Bütün altınlarını ve paralarını da evinin bahçesinde saklarmış. Cuma günleri camiye gelip de Hoca’nın doğruluk ve dürüstlükle ilgili sözlerini dinlerken işine gelmezse – Hoca Efendi, sen dünya işlerine karışma! Din ve dünya işi ayrı, dermiş. Günlerden bir gün Murat Ağa’nın evinde yangın çıkınca koşarak camiye gelmiş. O sırada herkes öğle namazından çıkıyormuş. Ağa, Hoca’yı görünce – Hoca koşun yardım edin evim yanıyor, demiş. Bunu duyan Hoca durur mu? – Bana din işleri ile dünya işlerini ayırmam gerektiğini sen öğrettin. Mesela bu yangın benim asla karışmamam gereken bir dünya işi, demiş. Akıl Sır Ermiyor Nasreddin Hoca bir gün yolda yürürken iki yüz akçe parasını kaybetmiş. Kaybettiği parasını bulamayan ve çok üzülen Hoca, “ne olur bulunsun” diye dua etmiş. Aynı zamanda yaşadığı şehrin en zenginlerinden biri uzak diyarlarda bir yerde çıktığı gemi yolculuğunda kötü bir fırtınaya yakalanmış ve “Eğer kurtulursam Nasreddin Hoca’ya iki yüz akçe para vereceğim” diye adak adamış hemen. Kötü fırtınadan kurtulan adam hemen gelip bu parayı Hoca’ya vermiş. Hoca şaşırmış ve – Ey Allah'ım sağ ol. Bu ne dolambaçlı yolmuş, ben parayı ben nerede yitirdim, nerden çıktı. Gerçekten de akıl sır ermiyor, demiş. İp Olur Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru söyleyemiyorlarmış. Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış. Buna artık dayanamayan Hoca vaazında – Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş. Bulmanın Tadı Nasreddin Hoca bir gün alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de alarak gitmiş. Eşeğini bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Bir sürü şey alıp eşeğine doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği orada yokmuş. Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş – Nasreddin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin semerini ve parasını verecek. Duyanlar şaşkın bir şekilde – Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun, demişler. Hoca gülümseyerek – Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği bulup çalana geri vereceğim, demiş. Ben Sözümden Dönmem Bir gün Hoca ile komşusu bahçede oturuyor ve sohbet ediyorlarmış. Komşusu Hoca’ya sormuş – Hoca’m, sen kaç yaşındasın? Nasreddin Hoca derin derin düşünmüş ve ak sakallarını sıvazlayarak – Kırk yaşındayım. Komşusu şaşkın bir şekilde hemen itiraz etmiş – Nasıl olur bu Hoca Efendi, 10 yıl önce de sorduğumda aynı cevabı vermiştin, demiş. Hoca sakince gülümsemiş ve – Komşu Efendi ben sözümün eriyim. Sözümden dönmek bana yakışmaz. On yıl sonra da sorsan aynı cevabı vereceğim, demiş. Şu Koca Tasla Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş. vaazında doğru ve dürüst olmanın önemini anlatıyormuş. Bakmış dinleyenler yarı uykulu ve esniyorlar. Öğle vakti olduğu için de hepsinin karnı aç. Düşünmüş – Haydi, toplanın bize gidiyoruz. Etli pilav ve yoğurt yiyelim, demiş. Herkes hızlıca toplanmış ve eve gelmişler. Hoca karısına – Hanım masayı hazırla, hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik, demiş. Karısı – Hoca Efendi ne yaptın? Evde ne, pirinç ne et, ne de yoğurt yok, demiş. Hoca düşünmüş, taşınmış ve içeri gitmiş ve elinde bir kaşık ve tencereyle gelmiş – Kusura bakmayın çocuklar, evde eğer pirinç, et ve yoğurt olsaydı bu kazan ve kaşıkla size ikram edecektim, demiş. Rüyada Gözlük Gece yatağında mışıl mışıl uyuyan Nasreddin Hoca aniden uyanmış. Hemen kapısını uyandırmış – Hanım kalk gözlüğümü bulamıyorum. Kadıncağız uykulu bir şekilde – Hoca gözlüğü uykuda ne yapacaksın?, demiş. Hoca gözlüğünü bulmuş ve gözüne takarken – Rüyada daha iyi göreceğim, demiş. Kim Daha Büyük Köylüler bir gün Nasreddin Hoca’ya sormuşlar – Hocam padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi? Hoca hemen cevabını vermiş – Tabii ki çiftçi büyük. Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür. Yağmurdan Kaçıyorum O gün çok yağmur yağıyormuş. Nasreddin Hoca da pencere kenarında oturmuş, dışarıyı seyrediyormuş. O sırada bir komşusunu yağmurun altında koşarken görmüş. Camı açmış ve – İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı komşu, demiş. Komşusu utanmış ve yürümeye başlamış. Başka bir gün yine yağmur yağıyormuş ama Hoca bu sefer dışardaymış. Yağmura yakalanınca koşmaya başlamış. Bu sefer de komşusu evdeymiş ve onu görünce – Hoca utanmıyor musun rahmetten kaçıyorsun, demiş. Nasreddin Hoca – Ben rahmetten kaçmıyorum, düşen rahmetin üstüne basmamak için koşuyorum, demiş. Hepsinin Tadı Aynıdır Üzüm bağıdan dönen Nasreddin Hoca’nın eşeğinin üstünde koca bir kasa üzüm varmış. Tam eve varacakken Hoca’nın peşine çocuklar takılmış ve – Hoca, Hoca bize üzüm verir misin?, demişler. Hoca düşünmüş, çocukları saymış. “Eğer hepsine bir salkım verirsem bana üzüm kalmaz” diye düşünmüş. Hoca, kasadan bir salkım üzüm almış ve çocukların her birine birer tane üzüm vermiş. Çocuklar ellerindeki üzüme bakmış ve içlerinden biri – Hoca bu çok az değil mi?, demiş. Nasreddin Hoca bu ya hemen cevabı vermiş – Canım niye ısrar ediyorsunuz. Ha bir tane, ha on tane ne fark eder. Nasıl olsa hepsinin tadı aynı değil mi? Bal ile Sirke Uyuşmamış Köylüler toplanmış Nasreddin Hoca’nın tepesine ve sormuşlar – Hocam bal ve sirke birbiriyle uyuşmazmış derler, doğru mu sence? Hoca biraz düşünmüş ve gidip mutfaktan bal ve sirke almış. Bir kaşık bal yiyip üstüne sirke içmiş. Yüzünü ekşiterek – Neden uyuşmasın, gayet de iyi anlaşırlar, demiş. Yüzünü görenler – E, Hoca yüzün ekşidi. Hoca yine cevabını vermiş – Onlar anlaştı anlaşmasına ama beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar. Parayı Kim verecek Nasreddin Hoca küçük bir çocukken arkadaşları ona bir oyun oynamak isterler. – Nasreddin, biz bahçede yumurta yapacağız, gelir misin?, demişler. Arkadaşlarının kıkırdadıklarını gören Nasreddin ona bir oyun oynadıklarını anlamış ama yine de – Gelirim, demiş. Çocuklar önden giderek, önceden sakladıkları yumurtaların üzerine oturmuş ve içlerinden biri Nasreddin’e – Biz hepimiz şimdi yumurtlayacağız. Eğer aramızda yumurtlayamayan biri olursa hepimize gazoz alacak, demiş. Sonra da hep bir ağızdan gıdaklamaya başlamışlar – Gıt–gıt–gıdaaaak. Nasreddin hemen düşünmüş ve – Üüüü–ürü–üüü, diye bağırmaya başlamış. Diğer çocuklar şaşırıp – Ne oluyor Nasreddin?, diye sormuşlar. Nasreddin – Eee bu kadar tavuğu koruyacak bir de horoz lazım, değil mi?, diye zekice bir cevap vermiş. Saz çalması Hoca bir gün bir yemeğe davet edilmiş. Yemek sonunda ona sormuşlar – Saz çalmayı bilir misin? – Bilirim, demiş. "Buyur, Hoca çal bakalım" diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar. Hoca sazı alıp tuhaf sesler çıkarmaya başlamış. – Saz böyle mi çalınır Hoca? Parmaklar perdeler üzerinde gezdirilir, mızrap tellere vuruldukça da sazdan makamlara göre ses çıkar, demişler. Hoca – Perdeleri bulamayanlar öyle çalar. Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye boşuna gezineyim, diye cevabını vermiş. Acemi bülbül Nasreddin Hoca, bir gün yolda giderken bir evin bahçesinde bir incir ağacı görmüş. Canı incir çekince çıkıp incirleri yemeğe başlamış. Yoldan geçerken onu göre bir adam – Sen de kimsin? Ne yapıyorsun orada?, demiş. Hoca – Ben bir bülbülüm, diye cevap vermiş. Adam – Bülbül gibi öt de görelim, demiş. Hoca hemen ötmeye başlayınca adam – Bu nasıl bülbül sesi böyle, demiş Hoca Acemi bülbülüm ben, diye cevap vermiş. Yıldız Yaparlar Nasreddin Hoca’ya sormuşlar – Hocam yeni ay çıktığı zaman eskisini ne yaparlar? Hoca, cevabı yapıştırır. – Ne yapacaklar, kırpar kırpar yıldız yaparlar! Hırsızın Ardından Nasreddin Hoca ile kapısının evine bir gece hırsız girmiş. Hırsız her şeyi toplamış ve çuvalına doldurmuş. Hoca bunları yaparken hırsızı görmüş ve sesini çıkarmamış. Hırsız sessizce evden çıkıp kendi evine doğru yola çıkmış. Hoca da onu takip edip arkasından evine girmiş. Hırsız onu fark edip – Sen de kimsin?, demiş. Hoca – Bir az önce evimdeki her şeyi toplayıp buraya getirdin. Ben de buraya taşındığım için seninle geldim, demiş. Bindiği Dalı Kesen Hoca Günlerden bir gün Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine çıkmış ve elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış. Yoldan geçen bir adam – Hoca Efendi ne yapıyorsun? Bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!, diye bağırmaya başlamış. Hoca kesmeye devam etmiş ve düşmüş. Düşer düşmez adamın yanına gitmiş ve – Madem ki benim düşeceğimi bildin, öleceğimi de bilirsin. İlla benim öleceğim zamanı haber ver, diye yakasına sarılmış. Pazarlık Hoca bir gün derenin yanından yürürken iki adam onu görmüş ve – Biz yüzme bilmiyoruz sana iki altın verirsek bizi karşıya geçirebilir misin?, demiş. Hoca – Tamam, demiş. Nasreddin Hoca birinci adamı karşıya geçirmiş, diğerini alıp geçirmeye çalışırken adam akıntıyla elinden kaçmış. Bunun üzerine arkadaşı Hoca’ya bağırmaya başlamış – Ne yaptın? Su arkadaşımı götürüyor? Çabuk, çabuk kurtar onu! Hoca, adamı boğulmadan yakalamış ve bir taraftan da şöyle demiş – Kardeşim, niye telaş ediyorsunuz. Siz de bir altın eksik verirdiniz. Böylece ödeşirdik! Su Dediğin Böyle Olur Nasreddin Hoca bir yaz günü çok susamış. Yolda karşısına çıkan ve suyu tuzlu olan gölden bir yudum su içmiş. Tuzlu su hem aç hem de susamış olan Nasreddin Hoca’nın midesini bulandırmış ve daha da susatmış. Yürümeye devam eden Hoca ileride bir çeşmeye rastlamış ve tatlı suyu olan bu çeşmeden kana kana su içmiş. Daha sonra şişelerini doldurup eşeğine de su vermiş. Şişesine doldurduğu suyla gölün kenarına gelen Hoca – Öyle şişinip durma, su dediğin böyle olur, demiş ve şişedeki suyu göle boşaltmış. Oğlumun Babası Öldü De Nasreddin hoca bir gün siyah elbiselerle geziyormuş. Onu görenler şaşkınlıkla – Ne oldu Hoca Efendi? bu gün karalar giymişsin?, diye sormuşlar. Hoca – Oğlumun babası öldü de, O'nun yasını tutuyorum, demiş. Belki Ağaçtan Öteye Bir Yol Düşer Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde çocuklar ona bir şaka yapmayı düşünmüşler. Yoldan geçerken uçurtmalarının ağaca takıldığını söyleyip onu ağaca çıkarmaya ve ayakkabılarını alıp kaçmaya karar vermişler. Planlarına karar verip beklemeye başlamışlar. Hoca yolun başına gelince uçurtmalarını ağaca takıp ağlamaya başlamışlar. Bunu gören Hoca – Ne oldu çocuklar?, demiş. Çocuklar – Hocam uçurtmamız ağaca takıldı. Biz çıkıp kurtaramadık. Bize yardımcı olur musunuz?, demişler. Hoca hemen – Tabii ki, demiş ve ayakkabılarını çıkarıp çantasına sokuşturmuş. Bu duruma şaşıran çocuklar – Hoca’m neden ayakkabılarını yanına alıyorsun, diye sormuşlar. Nasreddin Hoca gülerek – Belli mi olur çocuklar belki yaptığım bu iyiliğe karşı Rabbim, bana ağaçtan öteye bir yol ikram eder, demiş. Mevsimlerden Yakınanlara Bir gün köyde bir grup adam toplanmış sohbet ediyorlarmış. Önce havadan sudan sohbet etmişler. Konu sonunda sıcak ve soğuğa gelmiş ve içlerinden birisi – Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez; kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar, demiş. Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca – Öyle deme cahil adam, bak bahara kimsenin bir şey dediği var mı?, demiş. Tarhana Çorbası Günlerden bir gün Nasreddin Hoca’nın canı tarhana çorbası çekmiş. Üzerine ekmek doğrayıp çorba içmeye hayali kurarken kapısı çalınmış. Yan komşunun oğluymuş gelen. – Hocam annem çok hasta, yemek yapamadık. Bir tas çorban varsa verebilir misin?, demiş. Bunu duyan Hoca kendi kendine Bu komşular da bir alem! Kurduğum hayalin bile kokusunu almayı beceriyorlar, demiş. Ben Senin Gençliğini de Bilirim Bir gün Nasreddin Hoca yolda güzel bir at görmüş. Sahibinden izin alarak üstüne binmeye çalışmış ama bir türlü binememiş. İnsanların etrafına toplanmaya başladığını görünce sesli bir şekilde – Ah Nasreddin ah! Yaşlandın artık, gençliğinde böyle miydin, demiş. İnsanların ona hak verdiğini görünce bu sefer de sessiz bir şekilde kendi kendine – Ben senin gençliğini de biliyorum Nasreddin, demiş.
Geri Nasrettin Hoca FıkralarıBirgün, Nasrettin Hoca, camide bir vaaz veriyordu. Cemaatten bir kımının esnediğini ve bir kısmının uyukladığını farketti. Bunun üzerine şöyle konuşmaya başladı-Bir sabah, Akşehir'den dışarı çıkmıştım. Çayın kenarında dört ayaklı ördekler su içiyorlardı...Dört ayaklı ördek sözünü işiten cemaat, gözlerini açarak Nasrettin Hoca'yı dikkatle dinlemeye başladı. Bunun üzerine Nasrettin Hoca-Yahu!... Siz nasıl adamlarsınız. Deminden beri size vaaz ediyorum, uyukluyorsunuz da, kuyruklu bir yalan uydurunca hepinizin gözleri açıldı... Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmNasreddin Hoca abdest alirken, bir ayagina su yetmemis. Namaz kilarken de bir ayagini yukar kaldirarak namaz kilmis. Bunu gören cami cemaati -Hocam bu nasil namaz? diye sormus. Nasreddin Hoca -Bir ayaği abdestsiz namaz, diye cevap vermis. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmHocanın eşeği ölmüş. Kapının eşiğine oturmuş, hüngür hüngür ağlıyormuş. Bir komşusu yaklaşarak-A Hoca! Geçende karın öldü, ağlamadın. Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı?-Nasıl ağlamam! Karım ölünce eş, dost hepiniz etrafımı aldınız, üzülme biz sana daha iyisini buluruz dediniz. Ama biri çıkıp da; Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız demedi!!! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmBir gün Nasreddin Hoca sehire gelip, bir arkadasiyla birlikte handa kalmis. Gece yarisi arkadasi sormus -Hocam, uyudunuz mu? -Buyurun birsey mi var? -Biraz borç para isteyeyim demistim. Nasreddin Hoca derhal horlamaya baslayip -Ben uyuyorum! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmNasreddin Hocanın bir gün karısı ay sonra kocası ölmüş dul bir kadınla kadın Hoca ya sürekli eski kocasını bir gün yatakta kocasını benim kocam şöye yapardı,böyle yapardı...Hoca sinirlenmiş ve kadına bir tekme atmış ve kadınyere sormuş aman hoca niye attın cevabı hazıreee yatakta bi sen yatıyosun bi ben bide eski kocan üçümüz sığamadık sende düştün.. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmHocanın bir gün subaşıya işi düşmüş. Adam haraç ve rüşvet yiyen biriymiş. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurmuş ve üstüne bal sıvamış. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş -"Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..." Hoca yutar mı -"Kusura bakmasın evlat", demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmBir gece hoca karısı ile konuşurken...Bir gece hoca karısı ile konuşurken şöyle demiş “Yarın hava yağmurlu olursa oduna, açık olursa tarlaya gideceğim.” Karısı çıkışmış “Efendi inşallah de!”Hoca hiddetlenmiş “Niçin inşallah diyeyim hatun? İki işten biri mutlaka olacak, ya o, ya bu!”Ertesi gün hava yağmurlu olduğu için ormana gitmek üzere sabahleyin erkenden evden çıkmış, biraz gittikten sonra yolda bir sipahiye rast gelmiş. Atın üzerindeki sipahi seslenmiş Hoca ya “Bana bak baba! Filan köye nerden gidilir?”Hoca da ilgisiz bir tavırla cevap vermiş “Bilmem!”Sipahi yoluna devam etmek isteyen Hoca yı bırakmamış ve kamçıyla birkaç defa şiddetle vurduktan sonra bağırmış “Seni gidi hain herif seni! Bilmezsin ha! Çabuk düş önüme! Sen beni ta o köye kadar götüreceksin!”Hoca bu emri yerine getirmezse başına neler geleceğini düşünerek sipahinin önüne düşmüş ve hayli uzakta bulunan köye kadar götürmüş. Fakat vakitte bir hayli geç olduğu için artık ormana gidememiş, doğruca evine gelmiş. Kapıyı çalınca karısı içerden seslenmiş “Kim o ?”Hoca da suçlu suçlu karşılık vermiş “İnşallah benim hatun, aç kapıyı!”__________________ Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmBir gün Nasrettin hocanın arkadaşlarından biri kendisine gelip; birisinin kendisini mahkemeye verdiğini bir buğday meselesi hakkında yardımına ihtiyacı olduğunu, kendisi için yalancı şahitlik yapmasını istemiş bu çok eski arkadaşını kıramamış ve yalancı şahitlik etmeyi kabul mahkeme boyunca sürekli "arpa" diyormuş buğday yerine. Kadı en sonunda sinirlenip- Be adam, dava buğday davası arpa değil. Neden sürekli arpa diyorsun şuna ? diye çıkışmış da gayet sakin - Efendim mesele yalan olduktan sonra buğday olsa ne farkeder arpa olsa ne farkeder... Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmCimri ve de boş boğazın biri HocayaYa Nasrettin Hoca demiş demek parayı çok seviyorsun. Acaba neden ?-Hoca cevabını yapıştırmış. Senin gibilere muhtaç olmamak için. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmHoca Nasreddin camide vaaz verir -Sakın ola karınız, kızınız süslenip püslenip açık saçık kıyafetlerle sokağa çıkmasınlar. -Ama hoca senin kız hepsini de yapıyor, diye biri itiraz eder. Hoca da -Ama haspaya da yakışıyor değil mi?fora Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmNasreddin Hoca bir gece aniden Hatun, çabuk kalk. Gözlüğüm nerede, bulamıyorum?Kadın uykulu uykulu; - Hoca, gece yarısı niçin gözlük arıyosun?derHoca telaşlı telaşlı gözlüğünü Ne demek niçin? Tabi rüyayı daha iyi görebilmek için! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmnasrettin hoca birgün hoca karısına şöyle demiş- "git üstüne en güzel elbiselerini giy"karısı birşey anlamamış ama hocanın dediğini giyinip karısı hocaya neden giyindiğini hoca cevap vermiş- "eğer azrail gelirse belki seni beğenirde beni bırakır" demiş. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmNasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsanin göğün dördüncü katında olduğunu söylemiş... Vaazdan sonra, bir kadın Hoca ya yanaşmış -Hazreti İsa, orada ne yer, ne içer ?, demiş. Hocanin tepesi atmış -Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah ın peygamberini sorarsın! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmHocanın canı meyve ister dalar birinin bahçesine. Ağaca çıkar ne bulursa atıştırır. Bahçenin sahibi gelir, "ne yapıyorsun benim ağacımda" der. Hoca ben bülbülüm der. Adam "hadi ötte bir görelim". Hoca ağzını büzerek bir takım sesler çıkarır. Adam kahka atar "hiç böyle bülbül olurmu" der. Hoca "bülbülün acemisi böyle öter" Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmnasreddin hoca bir gün ağcın altında namaz tepesindede bir deli elma topluyormus ama nasreddin hoca bu deliyi hoca demişki Allahım lütfen dualarımı kabul delide demişki etmemmmmm Nasreddin hoca bir daha demiş Allahım dualarımı kabul et delide demişki hocada demişki etmezsen etme zaten abdessizdim demişşş Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmbir gün bir adam,elinde bir mektup, Der ki hocayı tutup "Hocam zahmet ya sana, Şu mektubu bir okusana Açar bakarki hoca Mektup baştan sona arapça Şöyle bir iki evirir çevirir Söktüremez çaresiz geri verir Der ki başkasına okut bunu sen Adam şaşırır neden "Türkçe değil bu mektup okuyamam Yine anlamaz adam Hocanın okuması yok zanneder "Ayıp hoca!ayıp."der. "Benden utanmıyorsan şundan utan Şu başındaki koca kavuğundan!" Hoca,kavuğunu çıkarıp uzatır Sonra,"mademki der,iş kavuktadır; Haydi benim düdüğüm ,giyde şunu; Kendin oku bakalım mektubunu." Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmNasrettin Hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş. Yoldan geçen arkadaşı hocaya"Hocam kediyi yıkama ölür." demiş. Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Arkadaşı dönüşte Hocayı tekrar yolun kenarında görmüş. Kedi ölmüştü. Adam"Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi?" demiş. Hoca "Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkarken öldü" Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmHoca esegini kaybetmis ve ariyor, bu arada da neseli bir turku tutturmus. Birisi kendini sormaktan alikoyamaz -Hoca Efendi, esegini kaybettigini herkes bilirken, turku soylemeni duymak eglenceli gorunuyor. Oysa kaybina feryat edip aglaman beklenirdi! -Son bir umidim, aptal mahlukun su kucuk tepenin arkasinda olabilecegidir, arkadas. Eger degilse, bekle ve gor o zaman sen bendeki aglamayi feryadi! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pm-Hoca yolda bir leylek bulmuş. Almış onu evine götürmüş. Daha önce hiç leylek görmemiş. Leyleğin uzun gagası ve bacakları çok tuhafına gitmiş. Tutup birgüzel kesivermiş onları. Sonra da yüksekçe bir yere koymuş. Karşısına geçmiş. Yaptığı işten memnun, seslenmiş- Bak şimdi kuşa benzedin. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmNasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı - Kahrolası kedi ciğeri yedi. - Hınzır hayvan ciğeri yemiş. - Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş. Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı - Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne? Hoca cevap vermiş - Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmHocanin iki karisi gün en cok hangimizi seviyorsundiye sorarlar hoca söylemek karisi-ikimizde göle düssek,önce hangimizi kurtarirdin? eski esine, sen biraz yüzme biliyordun degil mi? der. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmBir gün Hoca ile karısı yıkamaya karga -Gak !, kapmış karısı -Yetiş efendi, gidiyor,diye bağırmış. Hoca,karganın arkasından bakmış-Üzülme hatuncuğum, üstü başı bizden temizlensin. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmNasrettin hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle Allahım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş deyip uykuya bir ceviz hocanın kafasına kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve Yarabbi sen en iyisini bilirsin demiş. Simdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmGünlerden birgün, Nasrettin Hoca, camide vaaz verirken -Ey cemaat. der. allah, deveyi kanatlı yaratmadığı için hepimiz durmaksızın, sürekli damlarımız çoktan başımıza düşmüştü... Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmBir gün Nasrettin Hoca ya arkadaşları şaka yapmak Hoca ya -"Hoca Dünya nın merkezi neresidir" diye da -"Eşeğimin bastığı yerdir." gülünce de -"İnanmıyorsanız ölçün ." demiş. Similar topicsBu forumun müsaadesi varBu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Български English Deutsch Español Русский Français Italiano ελληνικά Македонски Türkçes Українські Portugal Poland Sweden Dutch Danish Norwegian Finnish Hungarian Romanian Czech Lithuanian
hoca camide vaaz veriyormuş fıkrası