hiçbir şeyi kafaya takmamak için ilaç

2021-09-09 23:58:45. Coşkun'un ‘Rockefeller ve ilaç endüstrisi' başlıklı yazısı; Pastör'den bin yıl önce mikrop fikrini ortaya atan İbn-i Sina, El-Kanun Fi't Tıbb'da bitkisel tedavi Yeni yılın ilk gününde size umut aşılaması için de sayfalarımıza taşıdık. Bakın Aylin ne diyor: “Ne kadar saçma şeyleri kafamıza takıyor, kendimize dert ediyormuşuz. Ben Anneolduktan sonra hayat size daha zor gelebilir. İşte biz bunun için varız. Bakış açınızı değiştirmek, öğrenmek, gelişmek, sohbet etmek hatta Yaş 38: Kafaya Takmamak İçin Hayattan Öğrendiğim Dersler. Güney Kore'ye gittiğimde Seoul'de ebru sanatını icra eden ve eğitimler veren Hikmet Kadir Bozk'un atölyesini ziyaret ettim ve sohbet ettik. Bilgelik Önemsiz Şeyleri Kafaya Takmamaktır. 3 dakika. Size yakın olan kişilerin neden olduğu acıları kafaya takmamak bazen zor olabilir. Ancak kendi iyiliğimiz için bunu başarmayı öğrenmeliyiz. Winston Churchill’in söylediği bir söze göre arkasından havlayan her köpeğe taş atmak için uğraşan kişi amaçlarına asla Site De Rencontre Gratuit Pour Homme Celibataire. Gazeteleri okurken bir elimde makas bir elimde kalem ile okuyorum. Neden mi? Çünkü beni motive eden o kadar çok olay oluyor ki. Bütün haberlere bakış açım değişti artık. İnsanlar neyi nasıl başarmışlar diye arayış içinde olduğumdan bir haber görünce hemen kesiyorum. Önce kendim motive oluyorum. Sonra seminerlerde örnekler vererek anlatıyorum. Bugün beni motive eden bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Haber üzüntülü olarak başlıyor. Ama sonra nasıl başardığını görünce içime umut doğdu. Haber 1 Ağustos 2006 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde çıkmıştı Manisa Gölmarmaralı sanayici Gazanfer Sanlıtop, 1992?de kanser oldu, midesinin dörtte üçü ve safrakesesi alındı. Hayata küsmek yerine işine sarılan Sanlıtop, kanserle mücadele ederken bir fabrika kurup, ABD?lilere sattı. İlk fabrikasını büyüttü 45 ülkeye ihracat yapıyor. “1940?ta Manisa Gölmarmara?da doğdum. Ailem 500 yıl önce Karaman?dan Makedonya?ya gitmiş, 1925?te babam tekrar Türkiye?ye göç etmiş. Önce İzmir?e sonra da Gölmarmara?ya yerleşmişler. Babam da girişimciydi, Gölmarmara?da tuğla kiremit imalatı ve bakkallık yapıyordu. Dedemiz de Manastır?da kereste imalatı, değirmencilik yaparmış. Aileden girişimciliği öğrenmişim.” Antibiyotik kullandım kanserim ortaya çıktı Gazanfer Sanlıtop kanser teşhisini şöyle anlatıyor “Kulağım iltihaplandı bir antibiyotik kullandım ve mide kanaması geçirdim. Böylece kanser ortaya çıktı. 16 Aralık 1992?ydi ve teşhis konuldu. 21 Aralık?ta midemin dörtte üçünü safra kesesiyle birlikte alındı. Uzun süre kemoterapi gördüm. Hiç iyi sonuç vermedi, moralimiz bozuldu ama aynı zamanda da fabrika inşaatım sürüyordu ve iki kolumda iki adam inşaata giderek Teknopolimer?i kurduk, işlettik. Büyüttük ve Amerikalılara sattık. Kemoterapiden sonra tahliller çok kötü çıkınca ABD?ye gittim ama orada da ?yapacak bir şey yok? dediler. Ben de bir daha kafaya takmadım. Sadece bir kez bu duruma söylendim o da ameliyattan bir gece önce ?Allahım çok gencim, daha 53 yaşındayım? dedim.” Kanser olunca çok daha verimli oldum Gazanfer Sanlıtop, kanserle mücadele ederken bir anda ?şiirler, sevgi ve tecrübe? üzerine kitaplar yazmaya başlar. Sanlıtop, “Şimdi 10?uncu kitabım basılacak. Adı da ?Ayrık Otu?; Çiftçiler bilirler ayrık otu kanser gibidir iyi temizlemezsen tarlayı mahveder. Kanser gibi yani. Belki de bu kitaplar hastalığın meyvesidir. Bir arkadaşım anlatmıştı bir kayısı ağacı varmış, üç beş meyve verirmiş. Sonra bir anda çok meyve vermiş. Ziraat mühendisi arkadaşını çağırmış ve sormuş ?niye böyle oldu?? Meğerse ağaca bir çamaşır ipi bağlanmış ama sonra ip kopmuş ağaçtaki bağlı kısım boğum şeklinde kalmış ve ağacı sıkmaya başlamış. Ağaç öleceğini anlayıp çok meyve vermeye başlamış. Ben de acaba öleceğim diye korkudan mıdır nedir bir şiir kitabıyla başladım sonra 10 kitap çıktı. 1997?de umreye gittiğimde Kabe?yi tavaf ederken ?en iyi dua içinden gelendir? diye bir şeyler söyledim. Otele dönerken de bir kağıda yazdım. Bundan sonra şiirler çoğaldı kitap olarak basıldı. Sonra başka kitaplar oldu. Bana ?bravo kanseri yendin? diyorlar. Ben de durumu kendimce şöyle açıklıyorum “Binbir derdi olsa da sevilir yalan dünya/Hayat denen muamma fanilerce bilinmez/Ümidini kaybetme isyan etme tanrıya/İnsan ecelden ölür hastalıktan ölünmez.” Kafaya takmamanın ne kadar önemli olduğunu bu haberle daha iyi anladım. Yukarıdaki paragraftaki cümleyi tekrar buraya almak istiyorum. Beni en çok motive eden cümle bu olmuştu “Kemoterapiden sonra tahliller çok kötü çıkınca ABD?ye gittim ama orada da ?yapacak bir şey yok? dediler. Ben de bir daha kafaya takmadım.” Hayatımızdaki olumlu ya da olumsuz olayları düşüncelerimiz ile büyütüyoruz. Madem ki ben büyütüyorum o zaman mutlulukları büyütmeyi tercih ederim. Yapabileceklerimizi yaptıktan sonra hayata teslim olmak gerekli diye düşünüyorum. Çünkü mutluluk varılması gereken bir nokta değil, bir yoldur. Bu yola da hayat deniyor. Eğer sadece mutluluklarımızı varacağımız hedeflere saklarsak o noktaya vardığımızda belki de hayat bitmiş olacak. Onun için bize sunulan bu güzel hayatı yaşamaya bakalım mutluluk nasıl olsa arkamızdan gelecektir. Burada size güzel bir anektot yazmak istiyorum ?Büyük kedi, kuyruğuyla oynayan küçük kediye sordu – Neden kuyruğunu kovalayıp duruyorsun? Küçük kedi şöyle yanıt verdi – Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğumda olduğunu öğrendim. Kuyruğumu kovalıyorum, kovalıyorum..Sonunda onu yakaladığım zaman, biliyorum ki, mutluluğu yakalamış olacağım. Yaşlı kedi gülümsedi; – Gençken ben de senin gibi, mutluluğun kuyruğum olduğuna inanıyordum. Yıllar geçtikçe anladım ne zaman ki kovalasam o benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi işime baksam, o hep peşimden geliyor. SevgilerTülay Bilintulayb18 Tülay Bilin kimdir? Tülay Bilin çok uzun yıllar Hürriyet Gazetesinde çalıştıktan sonra, Nisan 2006?ya kadar Dünya Gazetesinde İnsan Kaynakları Müdürü olarak çalıştı. Uzun yıllardır kişisel gelişim konusunda aldığı eğitimleri 10 yıldır profesyonel olarak çevresiyle paylaşmaktadır. Şirketlere verdiği eğitimler devam etmektedir. Ayrıca kişisel olarak sorunlarını çözmekte zorlananlar için de yüz yüze görüşmeler yapmaktadır. Haftada bir gün radyo programı yapmaktadır. Cumartesi günleri saat arası Mavikaradeniz radyosunda canlı telefon bağlantılı. Frekansı O tıp dünyasının aykırı adamı. Tıp literatürünün kabul ettiği birçok şeye karşı çıkıyor; bilimsel çalışmalarla iddialarını destekliyor. Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ahmet RasimKüçükusta’yla aşılardan tutun gripten korunmaya, gündemde olan veganlık konusundan hastanelerin hastaya yaklaşımına kadar her şeyi konuştuk. Küçükusta diyor ki “Kadın programlarının hepsinde doktorlar, haberlerde korkutma kampanyaları, gazetelerde çarşaf çarşaf hastalık haberleri, doktor öğütleri, ikazları… Hastalıkları bu kadar kafaya takmak ve durduk yere hastalık aramak doğru değil. Hasta olmamayı öğrenmemiz gerek”.-“Bilime güvenmeyin” manasına gelebilecek şeyler diyorsunuz. Bilime, doktorlara güvenemeyeceksek neye, kime güveneceğiz?Bilim deyince iki farklı türü var, biri gerçek bilim diğeri ise endüstri denetimi altında olan, ticari amaçlarla yapılan bilim ki, işte buna sadece ben değil, kimsenin hemen güvenmemesi gerekir. Tıp benim nazarımda bir bilim olmaktan ziyade bir sanattır, tıbbın malzemesi de insandır. İnsan makine değildir, ruhu vardır ve insanlar rakamlarla tanımlanamaz, rakamlara sığmaz. Oysa modern tıp insanı değil, onun laboratuvar sonuçlarını değerlendirir. İnsanlar üzerinde yapılan tıbbi araştırmaların sonuçlarını hemen doğru kabul etmemek gerekir. Ben tıbbi bir uygulamayı önce akıl ve mantığa, sonra bilimin ve tıbbın temel kurallarına, sonra gözlem ve tecrübeme ve en sonunda da kanıta dayalı tıbba göre değerlendiririm. Modern tıp ise adeta sadece kanıta ve kılavuzlara dayalı tıptır. Gel gelelim her tıbbi olaya kanıt bulunamaz; kanıtlar kesin değildir, değişebilir; kanıtların kuvvetliden zayıfa çeşitli kademeleri vardır. Kanıta dayalı tıbba göre bugün doğru olan bir uygulama yarın zararlı ilan edilebilir. Kılavuzlara da aynı şekilde asla güvenilmez çünkü bunların tamamı endüstri ile menfaat münasebetleri olan uzmanlar tarafından yazılmıştır.“Aşı karşıtlığı 100 yıldır var”-Dünyada ve Türkiye’de aşı karşıtlığı başladı. Bazı doktorlar çocuklarınıza aşı yaptırmayın diyor. Bazı anne babalar da aşıyı reddediyor? Siz de pek aşı destekçisi değilsiniz. Bu durum ilerleyen zamanları düşündüğümüzde toplum sağlığını etkilemez mi?Bir kere aşı karşıtlığı kavramı yeni değil, ilk aşılar çıktığından beri yani yüz seneden beri var ama ben Türkiye’ de ABD seviyesinde bir aşı karşıtlığı olduğu kanaatinde değilim. Aşı karşıtı tabiri sadece dini inanışları sebebiyle hiçbir aşıyı yaptırmayanlar için kullanılabilir ama bizde de tüm dünyada da aşılar hakkında en küçük bir menfi söz söyleyene “Aşı karşıtı” diye bilinçli bir saldırı var. "Dikkat, bu domateste tarım ilacı var, sağlığınız için risk yaratabilir" sözünden toptan bir meyve karşıtlığı çıkarmak nasıl yanlışsa, aşıların bilimsel araştırmaları kaynak göstererek risklerini dile getiren sözlerden "Aşı karşıtlığı" icat etmek de o kadar yanlış, yakışıksız ve maksatlıdır. Kimsenin hiç itiraz etmediği aşıları örnek göstermek ve tüm aşıları aynı kaba koymak kurnaz tüccarların işidir. Ne demek aşılar, hangi aşı, kızamık mı, kızamıkçık mı, çiçek mi, suçiçeği mi, verem mi, kuduz mu, tetanos mu, rota mı, zatürre mi, HPV mi, HIV mı, difteri mi, çocuk felci mi, boğmaca mı, hangisi? Onlarca aşı var ve yakın gelecekte bunların sayısı 100’e çıkacak. Nitekim bugün dünyanın en büyük aşı şirketlerinden birinin GSK Türkiye temsilcisi halen portföylerinde 41 aşı olduğunu ve 14 yeni aşı üzerinde çalıştıklarını söyledi. Aşıları kategorik olarak desteklemeyi de karşı çıkmayı da aynı şekilde doğru bulmuyorum Her aşı, ticari bir ürün oldukları hakikati unutulmadan ayrı ayrı değerlendirilmeli ve Sizin karşı olduğunuz aşılar hangileri? Yeni doğan bebeklere yapılan aşılara da karşı mısınız?İlaçlara da aşılara da karşı değilim. Aşılar tartışılamaz sözüne, aşı karşıtı ifadesinin maksatlı olarak anlamından saptırılmasına, her çıkan yeni aşının mutlaka yapılması gereken, tartışılmaz aşılar olarak sunulmasına karşıyım. Aşıların sıradan bir ticari ürün gibi reklâmlarının yapılmasına, hiç yan etkileri yok ve yüzde 100 de etkiliymiş gibi tanıtılmalarına karşıyım. 2 yaşından küçük çocukların çok sayıda ve sistematik olarak aşılanması, bağışıklık sistemi henüz tam gelişmemiş olan çocuklara yapılan aşıların her geçen sene artması bana doğru gelmiyor. Ben aşılarla ilgili olarak halktan saklanan ve maalesef doktorların da bilmedikleri gerçekleri bilimsel delilleriyle beraber anlatıyor ve yazıyorum. Bana göre mesela grip, suçiçeği, pnömokok, hepatit A, hemofilus B aşıları gerekli aşılar değil. Çocukların bağışıklık sistemleri bu masum enfeksiyonlar sayesinde güçleniyor, çocukluk çağı enfeksiyonlarını özellikle de erken yaşta geçiren çocuklarda ileride kanser ve birçok kronik hastalığın daha az görüldüğünü gösteren birçok çalışma var. Karma aşılar yerine tekli’ aşıların tercih edilmesinin de daha doğru olacağı kanaatindeyim.“Dünyanın en kuvvetli grip aşısı grip geçirmektir”- "Hastaneye giderseniz sizi zorla hasta ederler" diyorsunuz. Neden böyle bir şey söylüyorsunuz? Hasta olan insan nereye gitsin?Çünkü teknoloji çok ilerledi, bugün sapasağlam bir insan bir check-up’tan, taramadan geçirilse mutlaka birkaç hastalık bulunur. Birçok sağlıklı insanın böbreğinde kist, karaciğerinde hemanjiom, akciğer ve tiroitlerinde nodül çıkar, hatta erken kanser teşhisi de mümkündür ama asıl önemli olan herhangi bir hastalığı tespit etmek değil, erken tedavinin işe yarayacağı bir hastalığı teşhis etmektir. Bu kanserler için de geçerli. Meme ve prostat kanseri için yapılan taramaların kanser teşhisini artırdığı ama kanserden ölümleri azaltmadığı artık net olarak veya çevresel özel bir riskleri yoksa hasta olmadıkları sürece doktora gitmeyi, check- up yaptırmayı, taramalara girmeyi doğru bulmuyorum. Sigara içen bir insanın “Acaba bende kanser var mı?” diye korkular içinde taramaya girmesinin ne manası var, kanserden korkuyorsan sigara içme, be adam! Bugünkü tomografin normal diye kanser olmayacağını mı sanıyorsun, ey tiryaki!-“Grip şifadır geçirmekten korkmayın” dediniz diğer doktorların aksine. Gribin şifası nedir? Hiç mi ilaç, vitamin gibi takviyeler almayalım?Grip virüsünü alıp, grip olanlarda ömür boyu devam eden, virüs mutasyona uğrasa da gene de koruyucu olabilen tam bir bağışıklık meydana gelir. 10 sene önceki o domuz gribi salgınını en hafif atlatanlar daha önce grip hastalığı geçirmiş olanlarken, en ağır tablolar ve ölümler grip aşısı olanlarda görüldü. Bunun için grip şifadır diyorum, bunun için dünyanın en kuvvetli grip aşısı grip geçirmektir sadece çok yüksek ateş varsa basit ağrı kesiciler kullanılabilir, bunun dışında hiçbir ilacın, vitamin, mineral, bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddia edilen destekler, öksürük ve balgam söktürücü şuruplar, soğuk algınlığı hapları, şurupları, hiçbirinin faydası yok aksine zararlı bile olabilirler. -Sağlıklı olmanın olmazsa olmazları neler?En önemlisi doğru beslenmedir ama bunun olmazsa olmaz şartı gıdaların işlenmemiş olmasıdır. Yani GDO, tarım ve böcek zehirleri, hormon, antibiyotik gibi kimyasallar, katkı maddeleri ihtiva etmemelidir, ısı ve basınç gibi fiziksel şiddete uğramamış olmalıdır. Siz sağlıklı ve kaliteli yiyecek ve içecekleri insanlara sunun ve bırakın herkes istediği şeyleri, istediği gibi, istediği kadar yesin bugünkü kronik hastalıkların hiçbiri insanı çok hareketsiz ama ben spor salonlarına gidilmesini, halı sahalarda deli danalar gibi koşulmasını ağır sporları doğru bulmuyorum. En güzeli tempolu yürümek ve evde veya işte tüm kasları çalıştıran beden hareketleri buna eskiden kültürfizik denirdi yapmak, biri de yazın imkanı olanların yatıp erken kalkmak, gece karanlıkta 7-8 saat uyku, güneşli günlerde öğle vakti 15-20 dakika güneş banyosu, sigara alkol kullanmamak, her şeyi özellikle de hastalıkları kafaya takmamak, inançlı ve kanaatkâr olmak sağlıklı kalmak için Bir Canan Karatay gibi bol bol et yemek sağlıklı diyen doktorlar var, bir de çok da fazla proteine ihtiyacımız yok, et yemek, fazla hayvansal ürün tüketmek sigara kadar zararlıdır diyenler... Siz hangi taraftasınız?Ben hiçbir şeyin aşırısını doğru bulmam, bu et için de geçerlidir, evet et mutlaka yenmelidir ama fazlası da zararlıdır fakat bunu sigara ile kıyaslamak insafsızlık olur. Ben haftada birkaç gün kırmızı et yerim, ayda birkaç defa sakatat da soframızda mutlaka bulunur. En faydalı gıdanın bile fazla yenmesi bana göre doğru değildir. Her şeyin makul bir miktarı vardır. Batı çalışmalarında kırmızı et çok suçlanır ama onların yediği kırmızı etle bizimki çok Yediklerimize, içtiklerimize dikkat ederek hastalıkları önleyebilir miyiz?Kesinlikle önleriz. Bugün salgın dercesine erişen hastalıkların tümü yani obezite, diyabet, kalp hastalıkları, kanserler, Alzheimer, alerjiler ve diğerleri adam gibi beslenmeyle önlenebilir. Bunun için diyetlere, diyetisyenlere, beslenme uzmanlarına, gıda mühendislerine gerek yok. Sokak kedisi ve sokak köpeği içgüdüsüyle yiyeceğini seçer, yer, bunlarda hiçbir kronik hastalık görülmez. Evcil kedi -köpek ise sahibi gibi hazır mamayla beslenir ve sahibinin sahip olduğu hastalıkların tümü onlarda da görülür. İşlenmiş gıdalardan, tahıl, şeker, trans yağlardan uzak durmak, zerresinin bile yememek şart.“Vegan beslenmeyi yanlış buluyorum”-Siz, vegan ya da vejetaryen beslenmeyle ilgili ne düşünüyorsunuz?İsteyen istediği gibi beslenir kimseye karışma hakkım yok, kendileri bilirler. Ben her ikisini de ama özellikle de vegan beslenmeyi yanlış buluyorum. İnsanlar hem etobur hem ot oburdur yani hem hayvansal hem tarımsal besinleri makul miktarlarda yemeleri gerekir. Vejetaryenler belki besin destekleriyle durumu idare edebilirler ama vegan beslenme hastalıklara davetiyedir, hele de çocuk ve gençler için. Vejetaryen ve veganların bir kısmı canlılara olan sevgilerinden böyle davranıyor olabilirler ama aynı sevgiyi akrebe, çıyana, sivrisineğe, eşek arısına neden göstermezler merak ederim. Ayrıca, bir ağacın elmasını koparmak, maydanozu topraktan ayırmak… Bunlar da canlı değil mi?“Biraz fazla kilolu olmak aksine daha iyidir”-Şişmanlık hastalık mıdır?Adam gibi beslenmek ve yeteri kadar hareketli olmak kaydıyla fazla kilonun bir önemi yoktur. Bütün insanların aynı kiloda olması akıl ve mantık dışıdır. Hele de vücut kitle endeksi tamamen yanlış bir değerdir. Sağlıklı yaşamanın tüm icaplarını yerine getirdikten sonra biraz fazla kilolu olmak da aksine daha iyidir, biz buna tıpta obezite paradoksu diyoruz. Şişmanlık bir hastalık olarak değil, hayat tarzındaki yanlışların faturası olarak değerlendirilmelidir. Adam gibi yaşayın, adam gibi beslenin, kafayı kiloya takmayın derim. Evinizde terazi varsa atın diyorum.“Tıptan uzak sağlıklı hayat, oooooh ne rahat!-Neden herkes sürekli kendini hasta hissediyor? Bu durumdan kurtulmak mümkün mü?İnsanların kendilerini sürekli olarak hasta hissetmeleri gayet tabii bir şey çünkü sürekli olarak hastalıklarla beynimiz yıkanıyor. Senenin her günü bir hastalık günü oldu, mesele sizinle bu sohbeti yaptığımız 8 Kasım Dünya Radyoloji Günü. Televizyonlarda sürekli olarak hastalıklar anlatılıyor. “Başınız mı ağrıyor aman beyin tümörü olmasın, yorgun musunuz tiroidiniz çalışmıyor olabilir, öksürüyorsanız dikkat, altından akciğer kanseri çıkabilir!” Sokağa çıkıyorsunuz, “Şu hastanede kampanya, bu hastanede indirimli check- up, meme taramanızı yaptırdınız mı?” soruları. Televizyonu açıyorsunuz kadın programlarının hepsinde doktorlar, haberlerde korkutma kampanyaları, gazetelerde çarşaf çarşaf hastalık haberleri, doktor öğütleri, ikazları… İnsanlarda adeta “Sizde mutlaka bir hastalık var” algısı yaratıldı. Neredeyse, hiçbir hastalığı olmayanlar “acaba bende neden bir hastalık yok?” diye doktor doktor gezmeye başlayacak. Hastalıkları bu kadar kafaya takmak ve durduk yere hastalık aramak doğru değil. Her gün öleceğimize bir defa ölürüz adam gibi ölürüz. Hadi hep beraber tekrarlayalım, “Tıptan uzak sağlıklı hayat, oooooh ne rahat!-Sizin süper gıda diye son zamanlarda pompalanan yiyecek ya da vitaminlere bakışınız nedir? Süper gıda olsa olsa budur dediğiniz bir yiyecek var mı?Hepsine pis pis bakıyorum, ne demek süper gıda, ne demek mucize karışım, ne demek harika kür! Bunların hepsi palavra, hepsi algı operasyonu... Süper gıda lafı bir pazarlama sloganıdır, maksat süper gıdayı pahalı satmaktır. Bizim memleketimizin ürünü binlerce süper gıdamız var. Endüstrinin elinin değmemiş olması şartıyla her gıda süperdir.

hiçbir şeyi kafaya takmamak için ilaç